***
Dünyanın en güzel hediyesiydi oğlanın kıza olanca iyi niyetiyle verdiği, nadide bir parça. El işi, göz nuru, hint kumaşı değildi ama çok az insanın çok az insana verebileceği bir hediyeydi. İşin garibi, hediye uzuuun zaman içinde hazırlanırken kişi farkında olmuyordu bile. Sadece verirken. Açan taraf ise gelişini göremiyordu hediyenin -seziyordu belki, hele bu bir kızsa- sadece açarken anlıyordu dünyanın en güzel hediyesini aldığını.
Lakin bu hediye öyle sıkıca paketlenmişti ki, açılmak bilmiyordu.
Yarınya'da çok iyi yapılan bir şey varsa, o da sıkıca paketlemekti. Her şeyi.
***
"Kalma" üstüne kurulu Yarınya şehrinde yazdan kalma bir kış, 1984'ten kalma bir 2011 sabahında bir evde bir oğlan bir kıza bir hediye verirken, ilkokul çocukları sıra oluyorlardı. Behçet Necatigil'in büstü önünde, neolduğubelliolanın andını tekrarlıyorlardı, her gün yaptıkları gibi...
"Sevgileri yarınlara bıraktınız
Bütün yakınlarınız sizi yanlış tanıdı
Bitmeyen işler yüzünden..."
Bir yandan da kafalarını sallıyorlardı, yukarı, aşağı, yukarı, aşağı, belli bir ritimde,
evet, hıı hıı, sevgileri yarınlara bıraktık dercesine, gururla.
***
_ Sana neden inanayım? dedi kız.
_ Çünkü öyle, dedi oğlan.
Kız gülümsedi. Yabancı dizilerde espri olsun diye senaryoya eklenen "Because." ile, çocukluğundan kalma bir replik arasında kalmıştı: "Çünkü de ondan çünkü." İşine gelmediği zaman böyle derdi. Annesinden öğrenmişti herhalde, ilginçti, annesi açıklama yapmadan kestirip atmazdı çünkü...
Bunu anlatmak istemedi uzun uzun. O zaman, bu zaman değildi veya bu, öyle bir zaman değildi.
Gülümsemesi yavaş yavaş kayboldu kızın. İstese de, gerçekten, yürekten istese de, hala...
***
Neolduğubelliolanın açık edilmesinin, -hani yasalarca suç değilse de- hoşgörülmeyen bir davranış olduğunun herkesçe malum olduğu Yarınya şehrinde inatçı bir grup çapulcu görünümlü genç, rahatsız edilmemek için tek başlarına oturdukları büyük evin yan duvarına koca koca harflerle "buraya çöp dökmek yasaktır, sevgilerle" yazdığından beri bir şeyler kıpırdanıyordu şehirde. (Gençlerin 24 yaşında olup olmadığı belli de değildi üstelik.) Sadece neolduğubelliolanın açık edilmesi değildi ki mesele, bunun bir parça çöpten kurtulmak uğruna yapılmasıydı. Yani, teoride bir parça çöp için heba edilmişti neolduğubelliolan. Yok artıktı! Bu kadarı da fazlaydı! Kafaları mı güzeldi neydi!
İşte o, yasalara da aykırıydı!
***
Kız hiç inanmadı. Kız, hiç inanmadığını kendine son tekrarlayışı sırasında, dünyanın bir parça çöple neolduğ...sevginin, sevginin, SEVGİNİN aynı cümle içinde kullanılabildiği ve kimsenin 24 yaşın altını, uçmuşlukların üstünü, kaliteli müziği, özgürlüğü, tatili veya dostluğu garipsemediği uzak bir yerinde dünyanın, bir kutlama yaşanıyordu. Giderayak kız arkadaş için düzenlediği kutlamada bir adamın, bir sürü insan dolmuştu tıkış tıkış küçük bir mekana. Göze eyeliner'lar her zamanki kalınlığında çekilmiş, siyah gömlekler giyilmiş, içkiler açtırılıyor, organizasyon, plan, program müthiş.
Şüphe duyulacak en ufak bir nokta bile yok. Kız arkadaş masanın üstüne çıkana kadar.
Kız arkadaş masanın üstüne çıkıyor (dans etmeye) ve esas kadın, adamın gözlerini yakalıyor, uzaktan, sessizce, sadece dudaklarını oynatarak "şerefe" deyip elindeki şişeyi kaldırıyor, çünkü biliyor ki ikisinin de kafasına dikmesi lazım şişeyi. O anı atlamak için.
Ona yardım edebilsem...Adam kadının yanına geliyor, öyle duruyor. "Olmuyor lan" diyor.
_ Anladım, kafanı kaldırıp bakamıyorsun zaten.
Herkes öyle eğleniyor ki.
_ O kadar iyi tanıyorsun dimi beni?
_ Evet.
_ Gelecek görmüyorum... Napıcaz ki biz. Olmuyoruz.
Sigara çıkıyor. İnsanlar eğlenmeye devam ediyor, eğlenmeye/ce-ee/eelence. Kadın,
acaba içsem mi, diye pakete bakıyor.
Ben sigara içmem ki. Adam aklını okuyor sanki. Paketi uzatıyor, kadın yakıyor bir tane. Dünyanın en çirkin şeyi dudaklarının arasında. İçine çekiyor, iyi geliyor.
Kadın, elini adamın koluna koyuyor.
***
Yarınya'da deprem başlıyor, tam bu anda. (Bir kelebeğin kanat çırpışı, dokunulsa kırılacak düzenler üstünde daha etkilidir.) Her şeyin gizli olduğu, neolduğubelliolanın temsili renklerin (kırmızı) ve şekillerin (kalp) bile ortadan kaybolduğu, gizlendiği, sotelendiği Yarınya'da her şey yerinden oynuyor, kırmızılar daha kırmızı, kalpler daha kalp oluyor. Deprem bazılarının kanını akıtıyor, bazı kalpler kırılıyor ama olsun.
Artık her his özgür.
***
_ Olmuyor. Gene yapamadım.
_ Noluyor, dönüyor muyuz yine demirlerdeki "bak bu lambayı seviyorum desem mesela, ama diyemiyorum işte!"lere?
Adam, kadının elinden tutup çekiyor.
_ Gel biraz çapkınlık yapalım.
Kadın adamın elini bırakmıyor, kalabalık. Ya onu kaybeder, ya da kendisi kaybolur yoksa. O kalabalığı yarıp üç adım uzağa gidiyorlar, çok uzaklaşıyorlar. Bomboş bir kültablası buluyorlar.
_ Ben seviyorum ama, çok seviyorum.
Sigara._ ...
_ Bundan sonra yine biz; ben ve siz varsınız.
Sigara bitiyor._ Varız tabi...
_ ...
_ İlk kez bir boş sigara içtim, senin için.
Adam bakıyor, çok sarhoş, biraz kendinde. Bakışının içinde kırılmaz, yanmaz yapışmaz bir dünya var, tüm bilinçlerin üzerinde.
Bir bakış bile yeterken anlatmaya her şeyi... Kadın kayboluyor o dünyada.
Adam,
_ Sen, muhteşem bir insansın.
diyor.
Kadın adamın elini tutuyor, burnunu boynuna sokuyor. Ah, ne temiz kokuyor adam, tertemiz!
_ Ver bir yanak bakayım.
Memnuniyetle.Akşam yanına kıvrılıp sızıveren adamı -belki son kez- kız arkadaşına teslim etmeden önce kadın, uyutuyordu onu, nefesini dinleyerek, saçını okşayarak.
"Sen muhteşem bir insansın." Adamın saçını okşadıkça, düğüm açılıyordu kendiliğinden, dümdüz oluyordu her şey, Yarınya yerle bir oluyordu. Kurdele kadının ellerinden süzülüyordu, kutunun kapağı kalkıyordu, kızın içi pırpır ediyordu dünyanın en güzel heyecanıyla... Dünyanın en...
Dünyanın en güzel hediyesi açılır ve tüm dar vakitler genişlerken, kız şöyle diyordu içinden:
"Asıl sen benim en iyi arkadaşımsın."(27 Ağustos 2010~10 Şubat 2011, İstanbul)
Barbaros yokuşu'na, Büyük Ev Ablukada'ya, Behçet Necatigil'e,
hikayeyi başlattıran bir adama, tamamlattıran diğer adama.