Bizim patron, dünyanın en sikko korprıt muhabbetlerinden birinin üstüne bana şunu dedi: "Hata yaptığını kabul etmek istemiyorsun, çünkü ettiğin zaman kendini acımasızca eleştireceksin." Evet eleştireceğim, eleştiriyorum da zaten. Ama yanlışsın patron, eleştiriyorum çünkü kabul ediyorum hata yaptığımı. Çok büyük keşkelerim olmayışı, hiç hatam olmadığı anlamına gelmez. Biraz da pişmanım, ne yalan söyleyeyim. Zaman geçiyor(du), zaman değerli(ydi). Her anlamda, her yerde böyleydi.
Herkes "aslında sen tam da benim evlenmem gereken adamsın" dediği adamlardan ayrılıyor. Ben de eski sevgiliyle karşılaşmadığım gün bunu düşündüm, üzüldüm ve de. Biz de ayrıldık çünkü. Seviye, eğitim, zevkler, gülünen şeylerin çoğu aynıydı ama olmadı. Yine bir İELlinin yıllar önce bana dediği gibi "çekimin hiç mi önemi yok?" Çok bayat bir replik gibi gelmişti o zaman, boşa atıp şansını deniyor diye düşünmüştüm.
Üzüldüm ayrıldığımıza evet, bir kez daha üzüldüm karların ortasında. Ama özlemedim ki. Olay bu. Şimdiden istemekten vazgeçtiğim bir adamın ömür boyu bana katlanmasına, buna katlanmasına razı olmak.
Özlemedim, demek ki ikimize de iyilik yapmışım. Hem, arkadaşlık bir yalan, en azından bir süre. Kişi, arkadaş kalmayı sözde çok istediği ve konuşmayı çok özlediği sizi, ilişkiye dönüş umudu bittiği anda aramamaya başlıyor. Siz aradığınızda da ayda yılda bir, canınız isteyerek aradığınızda yani, pek önemli olmuyor ve önemli olmadığı belli de ediliyor.
E sonra ben neden yattığım yerden kalkıp, dışarı çıkıp özellikle günaydın diyecekmişim ki eski sevgiliye, 1,5 saat uyumuş en pespaye halimle üstelik?
Yataktan fırlamayı hak etmek lazım.
(Şubat 2011, Uludağ)
Görsel: http://weheartit.com/entry/7278691
0 yazmadan duramayan var!:
Yorum Gönder