The Gray Bird, Edward Lear
Kendimi oradan oraya vurduğum zamanlar
yine başladı, vatana millete hayırlı olsun. Bir anım bile boş değil, boş olma gibi bir lüksüm yok. Aman akşamlar olmasın ve aman, ben kendimle kalmayayım; aman ben hiçbir şey düşünmeyeyim.
(Bazen) öleceğim sanıyorum, (her zaman) ölmeyeceğimi biliyorum.
Taşıdığım, çok büyük bir yük olmasa gerek. Peki neden bu kadar yorulduğumun bir açıklaması var mı?
***
Gri tonlarda geçiyor hayatım, yazmıştım bilmemkaç yılında. Başarısız bir şiir denemesiydi. Annem okumuş, "kızım sen neden bu kadar mutsuzsun?" demişti.
O zaman da vardı dertlerim. Şimdiyse mutsuzluğu böyle elle koymuş gibi bulmak, şekillendirmek, onunla oynamak daha mümkün. Görmezden gelmek, gün içinde, güleç bir akşamda yokmuş gibi davranmak da daha olası. Daha somut çünkü mutsuzluk, daha kalıcı eskiye göre. Bir de insan kendini kandırabilse... Bayılana kadar oturmak zorunda olmadan insan gibi yatağına gidebilse ve hemencecik uyuyabilse... Hatırladığı ama en çok da hatırlamadığı rüyaların sıkıntısıyla uyanmak yerine gerinerek kalksa ve karnı ağrımasa...
Keşke bir yolu olsa, insanın kafasındaki tüm, tüm düşünceleri kağıda dökebilmesinin, daha da önemlisi kalbindeki tüm hisleri kağıda dökebilmesinin ve dünyanın en can acıtıcı, en pis, en hak edilmiş ve karşısındakini en şerrrefsizcesine rahatsız edecek yazısını yazmasının, yollamasının ve artık unutmasının ondan sonra... Ama yolu yok, ne yazmasının, ne yollamasının. Ne de unutmasının.
Böyle durunca daha ağır buğur, daha olgun ve
ah pek şahane bir bütün gibiyim halbuki, keşke hep böyle durabilsem. Kafamda onlarca kelime, yazdıklarım, yazmadıklarım, hepsi birbirine girdi, ben içinden çıkamıyorum. Ben, ben dökeyim iyisi mi hepsini, siz mantık sırasına sokun türkçe sınavı gibi. Alışkınsınızdır. Siz belirleyin can acıtma sınırlarını, eğer öyle bir şey mümkünse tabi, ki hiç sanmıyorum. Çünkü siz vuracak ve yine siz acıyacaksınız. Bunu istemem. Ben yaparım kendim, tamam, bırakın.
Aklıma gelen her şeyi yazıyorum, mutsuz, üzgün, gururlu, umutsuz, kızgın, çok çok çok kızgın; her şeyi yazıyorum, bunu hiç yapamadım ama belki unuturum diye yazıyorum, 24 yaşın üstündeyim pekala içki de içebilirdim unutmak için ama işte ben, yazıyorum.
Belki zamanla teker teker silinirler aklımdan. (Bazen) hayatı sıfırlayabilirim sanıyorum.
***
Siyah ve beyaz vardır, gri yoktur derdin ama babalar, gel gör ki gri ne biçim gri, hem de her tonu var.
0 yazmadan duramayan var!:
Yorum Gönder