... yazı kalır.

bellatrix begins: batman gibi değil, anka kuşu gibi!

Özellikli Okullar

Çocuk yetiştirmek konusu açıldığında kendimi biraz rahatsız hissederim hep. Bilmediğim ve hiçbir zaman hakkıyla yapamayacağım (ama bir gün yapmam gerekecek ve daha kötüsü, yapmak isteyeceğim) bir iş hakkında ileri geri konuşuyormuşuz ve nafile fikir beyan ediyormuşuz gibi... Çok ince bir çizgi çocuk büyütmek, bir kaligraf gibi çizmek gerekir onu ve ben sanki daha düz ve eğik çizgilerdeyim.

Çocuğu bir birey bilinciyle yetiştirip bir yandan da aileden tamamen kopmamasını sağlamak; kendine güvenini, insanları küçük görmeyecek bir seviyede sabitleyebilmeyi öğretmek, ona elinden gelen her şeyi verip yine de şımartmamak çok zor.

Verilmesi gereken en zor kararlardan biri de okul kararı; ve bu kararı vermeye çalışmak giderek daha umutsuz bir hal alıyor çevremden gördüğüm kadarıyla. Ülkedeki tüm çocukların ilkokul öncesi eğitim alması gibi bir amaç yüklenmeden önce çözmemiz gereken daha önemli sorunlarımız olduğunu düşünüyorum evet (örneğin tüm çocukların ilköğrenim görebilmesi gibi. Bunu UNICEF'e de söyledim ama onlar bu konunun öte önem taşıdığında ısrarlılar). Hadi bunu bir kenara bırakalım; çocuk, 4 yaşından itibaren okul minvalinde bir şeye başlıyor ve ondan sonra da hiç durmadan bir yarış atı gibi, ehhm, pardon boğazıma klişe kaçtı... Ne diyorduk, bir çocuk ortalama 4 ila 22 yaşları arasında okuyor.

Okul dönemi boyunca çocuğun aileyle geçirdiği zaman, o zamanın kalitesi, çocuğun o zamanda kendindeliği (gün içinde zıpkın gibi fişşek gibi olup akşam evdeki zamanın çoğunu uyuyarak geçirmesi) göz önüne alınırsa okulun etkileri bir yerden sonra aileden fazla oluyor çocuk üstünde. Öğretmenin tarzını benimsiyor çocuk ister istemez, okulda serbest kıyafet varsa moda ve seçkinlik kafasına giriyor, o dönem Buffalo mu Barbour mu her ne gereksiz halt modaysa ondan istiyor, olmayınca kendini kötü, ezik veya fakir hissediyor ve fakirliği bir toplumsal sınıf veya kader sanıp kendini daha kötü hissediyor vesaire vesaire...


Okulun kötü etkilerinden çocukları, ileride herhangi bir sekel kalmadan iyileşecekleri şekilde korumak; bu yönde bir okul seçmek de zor. Bakın, hiç "iyileşmek zorunda dahi kalmayacakları" ihtimalini düşünmüyorum. Çünkü çocuğun salıverildiği ve kendini kanıtlamak zorunda hissettiği ilk kalabalık ortam Varyemez Amca'nın para havuzu da olsa, mutlak surette çocuk üstünde kötü bir etkisi olacaktır. Değil ki bir devlet okulunun 55 kişilik tıklım tıkış bir sınıfı...

Doğruyu söylemek gerekirse ben
salalım çocuğu bakalım hayatta kalabilecek micilerdendim. O 55 kişilik sınıftan çıkıp karnesine "daha yüksek not olsa verecektim" yazdıran biri olarak o gururun birçok şeye değişilmeyeceğini biliyorum. Ama artık şunu da biliyorum, herkes aynı olmak zorunda değil; herkes ben, dayısı, abisi olmayacak ve zaten olmasın. O halde, 55 kişilik değil de 15 kişilik bir sınıfta daha rahat eğitim, öğretim görecek ve gayet güzel yetişecek olan çocuğu bu kurtlar sofrasında yerlerse vebali benim, daha doğrusu eşimle bizim boynumuza olacak.

Bu hiç hoş bir düşünce değil, çünkü dedim ya, okul hayatta ne olacağımızı her şeyden çok belirliyor. Onur öğrencisi olmamak mı? Peki. Fakat, adam olmamak?

Bu düşüncelerle, ofisten arkadaşlarla "acaba hayatının hangi döneminde çocuğu özel okula gönderirsek daha az şımarır"ı konuştuk geçenlerde. Her istediğini yapmak için alttan alta uğraşacak olsak da hiçbirimiz bunu çocuğa belli etmeyi ve onu kıymet bilmez, nankör bir velet olarak yetiştirmeyi düşünmüyoruz belli ki. Konuştuk, lakin işin içinden çıkamadık. Hiçbirimiz gittiğimiz anadolu liselerine güvenmiyoruz, ki benim somut bir dayanağım var: İçinde geçirdiğim 7 yılın 4'ünde, her yıl en az bir yabancı hocayla Brave New World tartıştığım okulu, benden 3 yıl sonra neredeyse hiç İngilizce bilmeden bitiren kardeşim.

Güzel, o halde çocuğu iyi bir özel okula verelim ki boş zamanlarında serserilik yapmayıp satranç oynasın, performans dersi için kukla tiyatrosu çalışsın... Ama özel okullar da bırakmıyor ki yakasını insanın? Çocuk kukla tiyatrosunu ders olarak çalışıp, hayatında hiç muppet show izleyecek zamanı olmadan sızıveriyor evde. İronik mi? Epeyce.

Bir de kalkıp "dördüncü sınıf zordur tabi, burada en iyi öğrencilerimiz bile zorlanıyor, o yüzden siz çocuğunuzu bilmemne özel okulundaki üstün zekalı çocukları eğitim zımbırtısına gönderin, sadece cumartesi günleri, üstelik ayda 650 lira!" var. Bunu bugün duydum. Arkadaşımın, yılda onmilyarlarca para verdiği okul, kendi öğrencisini kendisi eğitemiyor, kendi dördüncü sınıfına uygun altyapıyı en iyi addettiği öğrenciye dahi veremiyor diye, bir de cumartesi okula göndermek çocuğu?! Ne tür bir manyaklık bu?

Biz 11 yaşında sınava girdik -ki kesinlikle desteklediğim bir uygulamaydı 7 yıllık ortaöğretim- ve ben bu kadar koşturmadım ders için. Okulda öğrendik ne öğrendiysek. Ha, burs mu aldık, iyi hadi beşinci sınıfta dershaneye gidip ulama öğrenelim (dershanede öğrendiğim tek konudur benim). Yahu ben, sırf bir haftasonum var onda da uyuyacağım diye dershaneye bile salı-perşembe gittim ve benim ailem beni aksini yapmaya zorlamadı. Saçma bulduğum ödevlerin bir kısmını "önceki akşam dershanem olduğu" bahanesiyle yapmadım, yine kimse bana kızmadı. E, ben yine oldum olacağım kadar. Ama bu insanlara yetmiyor bu; çocuk haftaiçi koroda şarkı söyleyip ertesi gün basket oynasın, haftasonu yüzerken bir yandan da eğitici animasyonlar izlesin, bir eliyle matematik problemi çözerken diğeriyle tenis oynasın ve bu arada cinsel sağlık eğitimi alsın ama hiçbir eli boş olmadığı için lütfen ama lütfen otuzbir çekmesin isteniyor.

Bırakın yahu, benim içim daraldı, şimdi çocuk olsam ben de ilkokul öğretmenime "seni tararım" derdim belki TED'den atılmış bir arkadaşım gibi. Çocukların şiddet eğilimi varsa ona eğenler biraz da bu özel okullar ve onların uzantısı olarak kakalanan özel dersler, özel aktiviteler filan değil mi?

Özel, tüm okullar, tüm çocuklar özel ama hiçbirinin bir özelliği yok. Özelliksiz, kişiliksiz, tektip; ayrışmaya, kendini bulmaya çalıştıkça daha tekdüze herkes.

Bense, Barbour yazmak için önce Google'da bir araştırma yapmam gerekmesinden ötürü samimiyetle mutluyum.



(04 Ocak 2011, İstanbul)

5 yazmadan duramayan var!:

bi çocuk 5 milyon tl bellatrix.. 5 milyon tl..

 

Tam da bu acıların tam ortasında duran bir anne olarak...

Özel okullar çözüm değil. Devlet okulları ise standart değil. En yakınındaki okula kayıt ettirme zorunluluğun ise tam bir kepazelik!

Bu durumda ne yapıyorsun; deli gibi ne yapsam diye düşünüyorsun...

Çünkü eskisi gibi değil eğitim sistemi. Devlet okullarının hepsi birbirinden farklı, 55 mevcutlu olanı da var 15 mevcutlu olanı da. Uzman öğretmeni olanı da var olmayanı da. Serbest etkinlikte sınıf öğretmenine ek gelir olsun diye aylık 15TL'ye saz dersi verdiren( sınıf öğretmeni biliyor ya saz çalmayı... ) okul da var dışarıdan öğrenci başına sadece aylık 2-3TL'ye satranç, ingilizce, folklör v.s. öğretmeni getiren okul da var. Hatta öğretmeni olmayan okullar bile var!

Sistem talan edilmiş, devlet okulları başarılı idarecilerin elindeyse durum kontrol altında ama ya değilse, işte o zaman felaket! Özel okullar tarikat tuzağı kıvamına gelmiş... Kalanı ise aklını kaçırmışcasına hırs yapmış. Yazık o çocuklara...

Offff of! yani ...

 

En yakındaki okula kaydettirme adeti, artık bir zorunluluk mu? Haberim yoktu.

Bence durum çok umutsuz zaten. Sonuçta hangi tür bir çirkinliği seçtiğini merak ettim ama Sokak Kedisi.

 

Zorunluluk canım malesef :(

Sene başında mecburi kaydı düşen yani en yakındaki okula yazdırdım. İstanbul'un göbeğinde bir sitede yaşıyor olduğumuz halde, bu yakın okulda ne sistem ne de vizyon olduğunu farkeder etmez de pedagog bir arkadaşımın görev yaptığı başka okula aldım kayıt ücreti! ödeyerek...

Buradaki kayıt ücretini var sen düşün...

İşte o zaman anladım ki sisteme teslim olmamak gerekiyor, hiçbir okul aynı standarta sahip değil. Eğitimcilerin hiçbiri aynı değil, eğitimi meslek edinmişler ile para kazanmak için öğretmen olmuşlar arasında dağlar kadar fark var.

Şimdi iyiyiz, huzurluyuz. Öğretmenimiz de okulumuz da son derece bilinçli, velilerimiz birbirine tam destek. Bir dijital sınıf dergisi çıkarıyor, çocukları her ay bir tiyatroya götürüyor, serbest saatlerinde satranç, yabancı dil ve dans dersleri aldırıyoruz. Bütün bunlar sadece ayda 20-25 TL ye halloluyor üstelik. Haftada bir sınıfta bir etinkinlik düzenleyip ya bir doktor getiriyor sağlık ile ilgili sunum yaptırıyoruz ya da bir meslek grubu tanıtıyoruz.

Ne bileyim, var işte fark... İdarenin, öğretmenin ve velinin aynı bakış açısına sahip olmasıyla mümkün tabii bunların hepsi...

Allah okumak isteyenlerin yardımcısı olsun bu sistemle!

 

Sokak Kedisi,
Yine paçayı iyi kurtarmışsınız gibi geldi bana :) Allah sabır versin.

 
Related Posts with Thumbnails

bencileyin

Fotoğrafım
iyiyim, kötüyüm, mutluyum, mutsuzum, güzelim, çirkinim - herkes kadar. çok şey bilir, her şeyi hatırlarım; çöp beyinliyimdir. bana alttan bakarsanız bir tanrı görürsünüz (temsili). müzik dinlerim, sadece yalnızsam veya sarhoşsam bağıra bağıra eşlik ederim; yoksa insanları düşünürüm aslında. ve severim. insanları severim; bazı insanları daha fazla, bazılarını çok çok fazla, boyumdan büyük severim. sonracıma, okurum. bir de yazarım; iyi, kötü, mutlu, mutsuz, güzel, çirkin - herkes kadar.

basılı materyalin hastasıyım!

read the printed word!