Tek başına kahvaltı yapmak sıkıcıdır bazen ama böyle düşünmek daha iç sıkıcı olduğu için ben şöyle diyeceğim:
Birkaç haftadır eve geldiğimde kimseyi bulmama isteğim, biraz geç de olsa gerçekleşti ve evde yalnızım. Markete inip sucuk ve ezine peyniri gibi lüks sayılabilecek kahvaltı öğeleri aldım eve. Bir de çokokrem. Ülker olan değil. Benim için mendilin selpak oluşuyla, kakaolu fındık ezmesinin çokokrem oluşu aynıdır; yaygın kanının aksine ben onu hiç nutella diye genellemem.
Şimdi bir dizi koyup televizyona, kendime kahvaltı hazırlayacağım. Acele etmeden çay içeceğim. Sonra da kahve.
Ben buraya aidim, burası benim, ne güzel. Hiç kalksam mı, gitsem mi, kalsam mı derdim olmadan; "evi doldurma" veya "eve doldurma" konsepti kendime dair olarak sadece...
Hadi bakalım, saat 3'te de olsa gün başlasın artık. Gün, ve bundan sonrası için beni üzen şeyleri düşünmeme, yazmama kararım. Yazmayacağım, elimden çıkınca gözümde büyüyor; diğerlerinin ağzından çıkınca gözünde büyüdüğü gibi. Beyza'nın lafı, ve kesinlikle doğru. İlla yazacaksam, belki bir karakter kazandırmaya çalışırım. Öyküleştirmeye örneğin. Birinci tekil kişiden üçüncüye geçişte abartı da artacaktır. Kendimi, gördüğüm, yaşadığım, hissettiğim şeylere dışarıdan bakmaya zorlayacağım.
Bakalım iradem nereye kadar dayanacak :)
(08 Ocak 2011, İstanbul)
Kalbim Unutmuyor
3 hafta önce
0 yazmadan duramayan var!:
Yorum Gönder