... yazı kalır.

bellatrix begins: batman gibi değil, anka kuşu gibi!

Alexithymia

kalbe de benziyor kerata

“It's not distance or time that ruins friendships, it's friends that ruin friendships.”
(kaynağını bulamadığım bi laf)

Bir şeyler mahvolduysa bu kez ben değilim be mahveden. Değilim işte, ayağımı yere vura vura değilim!

Sus, diye kendi ağzıma çarpasım geliyor. Madem susacaksın, her türlü sus. Can çıkıyor, huy çıkmıyor, işte.

Düşün bellatrix, biraz ötelenen ama beklenen telefonu, o adamların olumluluğunu... O adamlar olumluydu değil mi, ben hayal görmüyorum? Tabi ki görmüyorum, nerede, hangi işi yaparsam yapayım değerli bir eleman değil miyim, evet öyleyim, adamlar da bunu pekala anladı.

Demek ki kendimi anlatmakla ilgili bir problemim yok. Alexithymic değilim, veya o sıfat artık her neyse. Veya sıklıkla hissettiğim gibi bir insan değilim. Elim telefona gitmiyor diye, kendimi kulelere kapatmış da değilim. Hem, belki de baştan başlamalı. Yakın olunamıyorsa, uzak olunmalı. Börekçide oturulmalı mesela, çay içip kalkılmalı. Boş durulmalı; içmeden, kafayı bulmadan, boş; bakalım oluyor mu... Çünkü ben ne kadar kızgın, kırgın, üzgün de olsam hiç "ben yatıyorum yea" diyemeyeceğim, o belli oldu. Son mesajı atan, son lafı eden, son uyuyan olmaktan vazgeç(e)meyeceğim hiç. Parantez içindeki e, dünyadaki tüm e'ler içinde en çaresizi, en vazgeçilesidir.

Değil mi, bakalım evde bulduğum o kağıtların, o boş derslerde geçilen dalgaların ve şimdi yapsak birinin hiç tınlamayacağı, birinin "nelerle uğraşıyorsun" diyeceği, öbürünün burun kıvıracağı, beğenmeyeceği ve beğenmediğini belli edeceği saçmasapan karalamaların, Derya Kaval'la, Serpil'le dalga geçmenin, Baaş'ın A4 boyutunda çizimlerinin, kitabı açarken tartışmalı çıtırdamalara yol açan fosforlu kalemlerin, sabah deri koltuğa yapışmış halde uyanıp 5 litrelik suya ağzını dayamanın bir karşılığı var mı, var mı acaba, görürdük eğer sadece birbirimizle "ne kadar da ince bir sesle yağmurlar'ı söylüyoruz" diye dalga geçebiliyor olsaydık. Düşüncelerimiz, duygularımız, orada olmak isteyişlerimizle ilgili değil de, sadece tam bir yumurtadan sahanda yumurtaya geçişte aradaki kırık yumurtayı "transition state" olarak gösterecek beyinyanmışlıklarımıza takılsaydık, takılakalsaydık; yine saçmasapan gülsek ve dönüp yanımızdakine "bu da her şeye gülüyor" demeseydik, gülmemizin portakal dilinde bir karşılığı olmasaydı...

Çünkü ben bazen her şeye gülmek isteyebilemez miyim?

Birbirimize yine, birbirimize öyle toleranslı olsaydık; içimizdeki çocuğu değilse de, içimizdeki delikanlıyı, genç kızı kaybetmeseydik ve gözümüzün içine bakarak konuşmaktan ne bir rahatsızlık, ne de bir kalp kırıklığı duysaydık; birbirimizin "bizim gençler"i olmaya devam etseydik ve ben de aslında bu akşam olduğunu bildiğim konseri, gidildiğini bildiğim yeri yüzümde müstehzi (hala o müstehzi) gülümsemeyle eşelemeseydim, karşımdaki insan da tam beklediğim gibi olabildiğince az konuşmaya çalışmasaydı, çünkü ben zaten biliyordum ama neyi, Peyote'den çok bildiğim bir şey varsa o da bazı hayatların birbirinin içinde hiçbir zaman homojen olarak dağılmayacağıdır; tortusu dibe çöktüğünde geri kalan gönül ferahlığıyla idare etmek gerekir.

Benim için en iyi arkadaş olgusu böyle bir şey değildir ve bu kadar büyük bir akciğer sıkışması getirmemelidir yanında; benim ona buna "ikinin biri olmaya en çok yaklaşan adam" diye bahsettiğim, beni şimdiye kadarki arkadaşlıklarımın sebebini haklı çıkarırcasına -özellikle yalnız değil de- kalabalık bırakırsa, ben de bir gün belki kendisine söyleyebilirim -söyleyemeyecek olduğumdan değil de, bir gün belki kendisine söylemek isteyebilirim- diye sakladığım bu lafı, bu kocaman rengarenk (ve yalandan ve geçici hale gelen) sevgi balonunu patlatır, o olası mükemmel hissi böyle piç ederim. Ederim işte, ayağımı yere vura vura ederim!

Ha, alexithymia sevgili wikipediaya göre "a state of deficiency in understanding, processing, or describing emotions" olarak tanımlanıyor. Without words for emotions, kelime anlamıyla.

Evet, bu kesinlikle ben değilim.


(07 Ocak 2011, İstanbul)

0 yazmadan duramayan var!:

Related Posts with Thumbnails

bencileyin

Fotoğrafım
iyiyim, kötüyüm, mutluyum, mutsuzum, güzelim, çirkinim - herkes kadar. çok şey bilir, her şeyi hatırlarım; çöp beyinliyimdir. bana alttan bakarsanız bir tanrı görürsünüz (temsili). müzik dinlerim, sadece yalnızsam veya sarhoşsam bağıra bağıra eşlik ederim; yoksa insanları düşünürüm aslında. ve severim. insanları severim; bazı insanları daha fazla, bazılarını çok çok fazla, boyumdan büyük severim. sonracıma, okurum. bir de yazarım; iyi, kötü, mutlu, mutsuz, güzel, çirkin - herkes kadar.

basılı materyalin hastasıyım!

read the printed word!