İlk erkek arkadaşımla, sanırım daha erkek arkadaşım olmadan önce, bir geyiğimiz vardı. Çocuklarımıza birbirimizin adını koyacaktık. Oğlum olursa adının Mert olmasından beis duymayacağım kesindi tabi; biraz ayağa düşmüş bir ad olmasına rağmen bende çağrışımı güzel olduğundan hala da çok severim bu adı.
Zaten isim ararken en çok zorlandığım şey bu. Çağrışım. Krallar gibi, çok sevdiğim isimlerin kafamdaki karşılığı hiç sevmediğim pis pis adamlar olunca çok sinirleniyorum. Yeni insanlarla tanışasım gelmiyor, sırf bu yüzden!
Eh, bana kalırsa benim ismim bayağı güzeldir; kendime daha uygun bir adı şimdiye dek duymadım diyebilirim. Bakın acımasızca kendimi eleştiririm ama adımı çok severim. bellatrix koyarım kızımın adını elimde olsa, hıhı evet :) Dolayısıyla Mert de benim adımı koysun kızına, dimi. Bu muhabbeti hatırladığından bile emin değilim ama olsun.
Sadede gelelim... Doğmamış çocuğa isim biçildiği zamanlarda oğlum olursa adını Mert koyabileceğimi, lakin kızım olursa ne koyacağım hakkında hiçbir fikrim olmadığını söyler dururdum.
Bugün birden, kızımın adını Öykü koymaya karar verdim. Eğer o zamana dek daha değerli, daha güzel, daha duygulu bir öykü yazamazsam; en güzel öyküm o olsun diye.
(19 Ekim 2010, Ortaköy)
Kalbim Unutmuyor
6 gün önce
1 yazmadan duramayan var!:
Benim üzerinde kafa yorduğum bir konuydu, sen hızlı davranmışın...
alakasız olacak ama fotoğraf da bana mantık-ut tayr'daki simurg hikayesini çağrıştırdı...
Yorum Gönder