Geçenlerde bir eğitim aldık. Güç aralığı diye bir şeyden bahsedildi; öğrenci-öğretmen, işveren-memur, ebeveyn-çocuk arasında olan, onların güç çizgilerinin durduğu mesafeden. Güç aralığı geniş toplumlarda öğretmen öğrenciden onu görünce ayağa kalkıp önünü iliklemesini, işveren memurdan dediklerine harfiyen uymasını, ebeveyn çocuktan sözünden çıkmamasını bekliyordu. Saygı bekliyordu, delicesine bir saygı.
Ve güç aralığı toplumlarda giderek daralıyordu.
***
Bazı insanların bir şeyi var. Kişisi, figürü, omzu, modeli, dalı. Benim yok.
Alacağı yanıtın sebebi olmayan bir "hayır" olacağını bilen herkes gibi soru sormaktan çabuk vazgeçtim. Yılbaşı balosuna gidebilir miydim? Ankara gezisine katılabilir miydim? Arkadaşımda kalabilir miydim? Erkek arkadaşımla dışarı çıkabilir miydim? İki yıl sonra modası geçecek bir aleti satın alabilir miydim? Bilim okuyabilir miydim? Çalışabilir miydim? Evden ayrılabilir miydim? Herhangi bir şey, mantıklı mıydı?
Alacağı bir yanıt olmadığını bilen herkes gibi, çabuk vazgeçtim "Sen ne düşünüyorsun?" demekten.
Ama bana soruldu "Sen ne düşünüyorsun?" Akıl vermem istendi. Ama benim.
25 dakika telefonda konuştum, fakat gitmedim bile. Kalkıp gitmedim.
Ben onu bir kere ağlarken görmüştüm, bir daha görmedim. Görmek de istemedim. Çünkü acıdan değil, korkudan ağlıyordu. Kendine ağlıyordu. Bu kararsızlık beni çok şaşırtıyor, bu cesaretsizlik beni öfkelendiriyordu; kalkıp gitmedim.
***
Doktorlara inanmayan doktor o. Nöbet tutmamak için yıllarca dispanserde çalışan, yeri geldiğinde kaderde varsa tıp ne yapsın diyebilen; ayda altı gün, altı tam gün nöbet tutup nöbetin maksadını unutmuşçasına sandalye tepesinde uyuklamaktan şikayet eden; hipokrat yemininin maksadını unutmuşçasına sorumlusu olduğu insanları ziyaret etmek zorunda olmaktan yüksünebilen bir D-O-K-T-O-R.
Bunları söyledim yüzüne. Şimdiye kadar hiçbir şey sormayan ben -yine sormadım- bir sürü şey söyledim. Sakinleştirmek için. Sonunda doğru yaptın, zaten beceremezdin, demek için. "O adamlar seni ayakta siker" dememek için de "kazıklanırsın" dedim. Dedim, hayat her zaman senin istediğin gibi olmuyor. Üç yıl nedir ki, sabret. Yanında saatlerce otursak tek kelime etmiyorsun, şimdi kendine yaren mi arıyorsun? Sen daha televizyonun kumandasını kullanamıyorsun. Saçmalama. Böyle bir hayat var mı ya? Sen neden doktor oldun?
Ben onu dinledim mi ki, o beni dinlesindi?
***
Çocuğunuz olunca anlarsınız.
Kalbim Unutmuyor
3 hafta önce
0 yazmadan duramayan var!:
Yorum Gönder