Lisedeyken hatırlıyorum, bayram etmiştim sadece son sınıfta da olsa okula giderken pantolon giyebilecek olduğumu öğrendiğimde. Arkadaşlarımın bir kısmınınsa hiç umrunda olmamıştı bu durum, onlara göre "etek daha güzel duruyo"du.
Etek/elbise hiçbir zaman yarışamadı pantolonla benim için. Rahatlık seven biriyim ben, icabında yere oturuverir, bacak bacak üstüne atarken aman ne oluyor aşağıda diye düşünmeyi sevmem. Düşüneni de sevmem. Sürekli birileri bakıyormuş gibi orasını burasını çekiştiren kadından hazzetmem; bana daha ziyade dikkat çekmeye çalışıyor gibi gelir. Hem hiç giymesin o kısacık eteği o kadar rahatsız olacaksa, veya taşımayı bilsin.
Bak, biz bilmiyoruz ve giymiyoruz.
Gelin görün ki, kendime elbise aldım haftasonu, kalın çoraplarım bari bir işe yarasın diye. Aa, ne iltifat ne iltifat bugün; hem de hiç beklemediğim insanlardan :) Dedim ne güzel olmuş, ne de iyi yapmışım yahu.
Bundan sonra elbiseye abanıyorum arkadaşım, hodri meydan. Hem bildiğiniz gibi, özellikle bir siyah elbise (the little black dress mi diyor siz, ne diyor) her gardroba şart. Gardrop yerine dolabı olanların ne yapacağını bilmiyoruz, zira biz özel olarak gardrobu baştan aşağı yenilemeye konsantre olmuşuz.
Gözden kaçmaması gereken bir nokta daha var tabi, siyah elbisenizi ister günlük kullanım için spor bir ceketle, ister gece için şık aksesuvarlarla kombinleyebilirsiniz :)
(25 Ekim 2010, Ortaköy)
0 yazmadan duramayan var!:
Yorum Gönder