... yazı kalır.

bellatrix begins: batman gibi değil, anka kuşu gibi!

IKEA Aile Çay Bahçesi

IKEA'ya gitmeyi çok seviyorum. Tenhayken rahat rahat alışverişimi yapabildiğim için; kalabalıkken ise ne kadar şahane bir hayatım olduğunu bana hatırlattığı için. Hayatınızla ilgili şükran duyacak şeylerin azlığından şikayetçiyseniz, bu pazar IKEA'ya gidin. Evinizde yerleri öpeceksiniz dönünce.

En son yeni evin abajur ve benzeri ihtiyaçlarını karşılamak üzere IKEA'ya gittik. İçeri girmemiz birkaç dakika sürdü; eskiden herkesin elini kolunu sallaya sallaya girdiği mekanın kapısına iki tane detektör koymuşlar, acaba neden... Neyse çantamız falan da yalandan kontrol edildikten sonra içeri sıvıştık. Sıvıştık, böyle elleri kolları kaldırarak yeri geldiğinde, bulunduğumuz kalabalığın şeklini alarak içeri girdik. İçerideki kalabalığı tahayyül edin: o an Prof. Dr. Sevil Atasoy içerideydi ve Hatice hanım oturma odasında şamdanla adam öldürse yakalayabilecek durumda değildi.

Bayrampaşa, IKEA için biçilmiş kaftan. Hem şehrin yeterince ortasında, hem de yeterince uzak. Lakin çirkin bir yer Bayrampaşa (bu kadar söyleyip geçiyorum, hümanizme bir darbe de biz vurmayalım). Burada yaşayanların sayfiye yeri sanıyorum IKEA. Boşlama alanı. Turkuazoo olması beklenirdi ama tabi 35 lira giriş fiyatıyla bu akvaryum, üstelik gidip konu komşuyla oturulacak dahaönceüstüne1000kezoturularaktestedilmiş koltukları da olmadığından, IKEA ile yarışamıyor.

Ortalama Bayrampaşa ailelerini doğal ortamlarında gözlemledim. Ailenin bir bireyinin (anne), gereksiz bir un eleği veya elma dilimleyicisi dahi almadan ok gibi içeri fırlayıp restoranda yer tuttuğunu, başka bir bireyin (baba ve illa ki çocuklar, çünkü hepsi birlikte girmezlerse olmaz) sıraya girdiğini ve tümünün sınırsız soğuk içecek eşliğinde yemek yiyip sınırsız çay-kahvelerini kendilerinden başka kimse ayakta beklemiyormuşçasına aheste aheste içtiklerini gözlemledim. Pazar günü, sayfiye yeri, IKEA aile çay bahçesi. Pusetteki bebekler için ideal! (Gelirken onları anneannelerine bırakmayınız)

Tabi Türkiye köfte konusunda gerçekten çok geri kalmış bir ülke. Milletçe köfteye en ihtiyaç duyduğumuz günlerdeyiz, o yüzden de IKEA'nın restoranının başka her ülkeden daha çok ciro yapması oldukça anlaşılabilir ve kabul edilebilir bir durum.

IKEA'da dolaşırken şunu duydum: "Abi gelin bi su alalım sonra sınırsız kola içeriz." Çünkü suyun yanında bardak alınca "ben bunu su için aldım" deme şansı var kişinin. Güveni suistimal etmeye meyilli bu kişi sebebiyle IKEA restoranlarına bir çeşit daha bardak temin edilmesi yakındır. Sapla saman, suyla kola birbirinden ayrılsın diye.

Bir de çocuk oyun salonu denen cehennemle tanıştık. Bizim yolumuzun üstündeydi, siz eğer pas geçebiliyorsanız başka kısayollardan filan gidiniz. İlginç bir tespit çıktı aslında: İsveç, tüm dünyada çocukların zekalarını geliştirmeyi ilke edinmiş oyuncak Ar-Ge'sini bir çekiç ve birkaç parça tahta vasıtasıyla silip atmış durumda. Çocuk oyun salonu denen yer, bir sürü küçük masa ve taburenin olduğu ve bir sürü veledin ellerinde tahta çekiçle, önlerindeki tahtalara manasızca vurduğu bir yer. Tak TAK TAK! sesleri içinden geçerken dişe dokunur bir şey yapıp yapmadıklarına baktım, hani ellerindekilerle ordan fırlayıp duran köstebeklerin kafalarına vursalar bu kadar anlamsız olmazdı. Tahta çubuk bir yere kaçmıyor ki yahu, neden vuruyorsun hunharca? Bildiğin bambam oyuncağı: Yoksa siz de mağaraadamılaştıramadıklarımızdan mısınız?



İşte o kulak katili bu! NÖBETÇİLER!


Ülkemizin potansiyel gerizekalılarını marangozluğa mı özendiriyorlar, yoksa çocukları olması gerekenin üstünde desibellere maruz tutup salaklaştırıyorlar mı, belli değil. İsveç bunu pilanlamış da olabilir, tüm bunlar bir komple olabilir...

Ben tam bunları düşünürken bir anons geldi büyük yerden: "Sayın bilmemkim, lütfen çocuk oyun salonuna geliniz." Ben o anonsu kafamda şöyle devam ettirdim: "... çocuğunuzu kaybettik, lütfen gelip bulunuz." Ah ne güzel olurdu kaybolsalardı! Kesin kafasına vurmuştur biri, birinin. Tahta çekiçle.


(17 Ekim 2010, Bayrampaşa)

0 yazmadan duramayan var!:

Related Posts with Thumbnails

bencileyin

Fotoğrafım
iyiyim, kötüyüm, mutluyum, mutsuzum, güzelim, çirkinim - herkes kadar. çok şey bilir, her şeyi hatırlarım; çöp beyinliyimdir. bana alttan bakarsanız bir tanrı görürsünüz (temsili). müzik dinlerim, sadece yalnızsam veya sarhoşsam bağıra bağıra eşlik ederim; yoksa insanları düşünürüm aslında. ve severim. insanları severim; bazı insanları daha fazla, bazılarını çok çok fazla, boyumdan büyük severim. sonracıma, okurum. bir de yazarım; iyi, kötü, mutlu, mutsuz, güzel, çirkin - herkes kadar.

basılı materyalin hastasıyım!

read the printed word!