Hatırlamak benim lanetim...mi acaba? Aslında düşünüyorum da, öyle değil. Hatırlamasam yazamazdım.
Hatırladığım her şeye anlam yüklemek benim lanetim.
***
İlkokulda okuma bayramını yaşamış şanslı öğrencilerdendik. Herkesin küçük ya da büyük bir görevi vardı mutlaka; bazıları şiir okudu, bazıları dans etti, şarkı söyledi, skeçte oynadı, gösteriyi sundu; bazıları mevsim oldu, bazıları ay...
Ben kırmızı eteğimle Haziran ayı olmanın haricinde, 2,5 sayfalık bir monologun sahibiydim. Monolog lafını ilkokul 1'de öğrenmiş oldum bu vesileyle, mono- di- arasındaki ilişkiyi çözmem de uzun sürmedi. Gönül isterdi ki organik kimyada da aynı başarıyı devam ettirebilseydim :))
Şu an elimin altında o güne ait bir fotoğrafım yok. Zaten bloga fotoğrafımı koymak da adetim değil, hem üstünden yaklaşık 20 yıl geçse de ben olduğum anlaşılıyor o fotoğraflardan. Gözünüzde canlandırıverin: O zaman giydiği etek şimdi ancak tek bacağına olan bir minicik kız çocuğu (o kırmızı eteğimi saklamadığımı düşünemiyorum), üstümde beyaz önlük -pardon,- gömlek, babanın steteskopu dizlerime kadar inmiş... Kelebek gözlük de olması gerekiyordu gözümde ama imkanlarımız elvermedi sanıyorum veya şöyle yanlış anlamalara mahal vermek istememiş olabilir annem. Ha, bi de cebimde annemin ufak adres defteri, çünkü bana reçete yazar gibi yapmak için bir defter gerekiyordu ("ama kalemin ucunu açmadan yazar gibi yap kızım, tamam mı?")
Evet, küçük bir doktordum ben ve çok normal olduğum söylenemezdi, sahneye koşturarak çıkıp seyircilere dikkatle bakmam, sonra da şöyle demem gerekiyordu:
"Kaçırdım, kaçırdım, hastamı kaçırdım! Tam muayene ediyordum, elimden fırladı kaçtı. Belki de aranıza gelmiştir. Rica ederim, görenler varsa haber versin.
Kısa boylu, uzunca; zayıf desem şişmanca, esmer yüzlü, şehla gözlü, 15'le 60 arası bir şey..."
***
Bizim okuldan çıkan (hem lise, hem Boğaziçi'dir bahsettiğim) sağlam adamlardan Levent Sevi'nin Lethe Hatırası adlı blogunda bir cümle vardır:
Çocukluğunu herkesten iyi hatırlayan kimse,
Odur kazanacak olan,
Kazanılacak olan neyse.
Yehuda Amichai'nin bu lafını çok sevdiğini söylemişti bana kendisi.
İşbu cümleye istinaden, ben de en azından bir mansiyon hak ettiğimi düşünüyorum. Gereğinin yapılmasını...
Kalbim Unutmuyor
3 hafta önce
0 yazmadan duramayan var!:
Yorum Gönder