... yazı kalır.

bellatrix begins: batman gibi değil, anka kuşu gibi!

Wristcutters: A Love Story

Evde yalnız oturduğum bir gün, hakkında hiçbir şey bilmeden sırf DVD kapağına bakarak aldığım bu filmi izlemeye başladım.


***And hey, I've looked all my life for you, Now you're here Parlement sinema kulübü ile spoiler başlıyor And hey, I'll spend all my life with you, All my life***

Bunun tadı da başka oluyor, meğersem DVD'nin arkasında yazan hikayeyi anlamak için 5 dakika geçirmeyi çok seviyorum. Misal, çocuğum evladım Zia'nın intihar edip de sonra ilk bulduğu işi anlatışı, acaba nasıl olup da kurtulduğu konusunda bir miktar kafa karışıklığına neden oldu bende (Tabi hiçbir şey bilmemek iyi değil, Yüzüklerin Efendisi: Yüzük Kardeşliği'ni izlerken "ahah şimdi bitermiş mesela!" diye düşündüm, film bitti. İnsan kitabın üç cilt olduğunu bilmez mi yahu!)
***
Wristcutters hakkında yazmak için, filmi tekrar takıp bir diyaloğu baştan dinlemeyi erteliyordum;

_ Just forget about the miracles, Zia, they don't mean a thing.
_ But everybody in the camp can do them but me.
_ Give yourself a break, man.
_ I'm dying to do one. Just a small one, even if it's stupid.
_ Here's the deal: As long as you want it so bad, it's not gonna happen. The only way it's gonna work is if it doesn't matter.

İntihar edilerek varılan öte dünyada, bir şeylerin bu dünyadakinin tam tersi olması beklenirdi zaten (Secret'çılar duymasın!).

Aslında çok yazılacak, çizilecek, üstünde muhabbet edilecek şey var; ama ben yalnızım yazıyorum. Mesela, biz o Mikal'in bahsettiği "geldiği yerdeki yarı ölü veya tamamen ölü insanlardan" mıyız acaba tüm yırtınmamıza rağmen, mutluluk imkansızken bile mutlu olduğu zamanların düşüncesi insanı yeşertebilir mi?

Bir adamı bizi mutlu edecek şeyler yaptığı için değil, en mutlu zamanlarımızı bize hatırlattığı için mi severiz veya aslında huzur bu mudur, bu huzur mudur, "abi olay bu!" mudur?

Bazen hayata sarılmak için çok sevdiği bir şeyi bırakmak zorunda mı kalır insan?
Bir karadeliğin bizi yutmasına izin verirsek sonunda ışığı görür müyüz?

O sondaki, ne kadar güzel bir gülümsemedir! Onu taşımak isterdim buraya ama olmadı, şununla yetinivereceksiniz filmi görene kadar:

Bu filmi izledikten bir gün sonra bu fotoyu bloguna yerleştirip beni mest eden Dodo'ya teşekkürlerimle; bu sahneye baktıkça birkaç BÜDAK gecemiz geliyor aklıma.

***And hey, I've looked all my life for you, Now you're here Parlement sinema kulübü ile spoiler bitti And hey, I'll spend all my life with you, All my life***

İyi sinema konuşacak kadar güvenmem kendime ama, Wristcutters'ı özellikle değişik bir hikaye arayışıyla film izleyenlere şiddetle tavsiye ederim. Benden çok yaşayacak olan bir suserin yorumu ile bitiriyorum:

kendi halinde ama cok tatli bir film, simdi bir filme tatli demek genel olarak yersizdir amma velakin bu filmden inatla bir seyler alacagim diye beklemezseniz film sonunda size cok guzel kocaman bir gulumseme verecektir
(kudra, eksisozluk)

Film müziklerini dinlemezseniz sonra çok üzülürsünüz ayrıca.

1 yazmadan duramayan var!:

gerçekten de tekrar tekrar izlesem sıkılmayacağım filmlerden. bir sürü şey yazasım geldi de şimdi başlarsam susmayacağım :)

son olarak "through the roof'n' undergrouuuund!" diyor ve köşeme çekiliyorum :)

 
Related Posts with Thumbnails

bencileyin

Fotoğrafım
iyiyim, kötüyüm, mutluyum, mutsuzum, güzelim, çirkinim - herkes kadar. çok şey bilir, her şeyi hatırlarım; çöp beyinliyimdir. bana alttan bakarsanız bir tanrı görürsünüz (temsili). müzik dinlerim, sadece yalnızsam veya sarhoşsam bağıra bağıra eşlik ederim; yoksa insanları düşünürüm aslında. ve severim. insanları severim; bazı insanları daha fazla, bazılarını çok çok fazla, boyumdan büyük severim. sonracıma, okurum. bir de yazarım; iyi, kötü, mutlu, mutsuz, güzel, çirkin - herkes kadar.

basılı materyalin hastasıyım!

read the printed word!