... yazı kalır.

bellatrix begins: batman gibi değil, anka kuşu gibi!

Kadın olmak çok zor zanaat...

(Bu başlığı atarak güzide bir yerli dizimizi anıyorum, şarkıyı hatırlayanlara şapka çıkarıyorum :))

Cumartesi günümüz çok ilginç geçti. İlginç derken, aslında tüm yaptığımız kuzenin aldığı fakat iade ürün olduğu için kesinlikle tekrar yapılamayan dolabı geri vermek için Bayrampaşa IKEA'ya gitmek, bu arada Forum'a uğrayıp Carrie Bradshaw'u kıskandıracak bir ayakkabı alışverişine girişmekti ama arada olanlar anlatılmaya değer olabilir :)

Bu noktada "geri dönüşümsüz lego" olarak nitelendirdiğim IKEA ürünlerine okkalı bir küfür sallamak istiyorum. Zannımca, eğer yapılan dolap aynı şekilde tekrar yapılabilmek üzere parçalanamıyorsa, o dolabı en baştan yapmak için uğraşmamız tamamen nafile. Eh arkadaş, şu sıkıştırılmış kağıttan olma dolapların her bir köşesini yerine tam oturtmak için uğraş dur, sonra taşınırken sökemediğin veya söksen tekrar yapamayacağın için olduğu gibi taşı, oldu mu şimdi? Neymiş, ucuz olacakmış. Alt tarafı kağıt diyorum yahu!

IKEA'nın kalitesizliği ile ilgili tartışacak bir şeyimiz olduğunu sanmayarak, her gittiğimde güldüğüm bir şeyi paylaşacağım illa ki: "Sarı alışveriş poşetini çok mu beğendiniz? O zaman mavisini alın!" Nası yaa? (Duygularıma tercüman olan bir entry için şuraya bakınız. Bir sonraki IKEA turumda bu afişin fotoğrafını çekme sözü veriyorum.)

IKEA yeter bu kadar. Zaten yazıyı yazmama sebep olacak hiçbir şey IKEA'da başımıza gelmedi, soğuk memleketin mağazasında nispeten soğuk adamlar çalıştığından olsa gerek.

Forum İstanbul'da belli bir numaranın üzerinde ayakkabı satan mağazalardan birine girdik. Aslında aklımda olmayan bir ayakkabıyı almış olarak kasaya gittiğimde, alışageldiğimiz "işinden nefret etmesinin acısını müşteriden çıkaran mağaza görevlisi" tanımının aksine, güleryüzlü bir kasiyerle karşılaştım. Bana ayakkabı için kutu verip veremeyeceğini sordum, eğildi, bir sır verir gibi "aslında vermiyoruz ama sizin için bize gelen kutulardan ayarlayacağım ben bir tane" dedi. Eyvallah diyesim geldi, onun yerine tişikkür ettim. Sonra eleman bana "siz Capacity'den alışveriş yapar mıydınız?" diye sordu. Oraya hayatımda bir kez gittiğimi söyledim. Birine çok benzediğimi, ondan sorduğunu söyledi. Gülümsedim.

Sonra kuzenin sigara krizi geldi, aynı krize ben girmediğimden dışarı çıkmaya üşenip üşenmeyeceğimizi konuşuyorduk ki eleman yine araya girip aslında kestirmeden çıkıp girebilirsiniz, uzak değil, dedi. İkimiz birden tişikkür ettik bu kez. Tam torbamızı almış çıkıyorduk ki, "ben göstereyim size" diye önümüze düştü. Önümüze düştü derken, kuzenin önüne düşüp, benim tam yanımda durdu demeye çalışıyorum. Mağazadan dışarı yürürken "gerçekten çok benziyorsunuz bir arkadaşıma" dedi eleman. Ben yer miyim lan bunu? "Hani müşterinizdi?" dedim. "Önce müşterimdi, sonra arkadaşım oldu, sonra..." dedi, sondaki üç noktayı megafonla duyuran cinsten. Bayrampaşa stayla!

Oradan çıktık, oturup bir kahve içmeye karar verdik. Oturduğumuz yerdeki garsonlardan gördüğümüz ihtimam müthiş, iki kişilik bir masa olarak üç ayrı garsondan hizmet almamız ilginçti. Kablosuz internet şifresi soran kuzenime "8'den 1'e kadar, yani 876543210 ama 0 yok. Ehehe şaka!" diyeni mi anlatsam, bu konuşmaya kulak kabartıp hemen arkasından "bizim internet pek çekmiyor, Dilek'inkini deneyin" deyip onun şifresini vereni mi, şal istediğimde şalı sanki arkadaşımmışçasına omuzlarıma bırakanı mı, hesabı istediğimizde "sizden hesap almıyoruz" diye yoktan muhabbet yaratanı mı...

İnsan "çattık galiba" dese de kendi kendine, daha önce bahsettiğim cinsten bu gibi güzellikler gün ortasında, hiç de fena olmuyor aslında.

Hem bir neden, hem de bir sonuç; yüzüne bir gülümseme takmak için.

Hem, ayakkabılarım da kutularında duruyor böylece, naber?

(24 Mayıs 2010, Bayrampaşa)

0 yazmadan duramayan var!:

Related Posts with Thumbnails

bencileyin

Fotoğrafım
iyiyim, kötüyüm, mutluyum, mutsuzum, güzelim, çirkinim - herkes kadar. çok şey bilir, her şeyi hatırlarım; çöp beyinliyimdir. bana alttan bakarsanız bir tanrı görürsünüz (temsili). müzik dinlerim, sadece yalnızsam veya sarhoşsam bağıra bağıra eşlik ederim; yoksa insanları düşünürüm aslında. ve severim. insanları severim; bazı insanları daha fazla, bazılarını çok çok fazla, boyumdan büyük severim. sonracıma, okurum. bir de yazarım; iyi, kötü, mutlu, mutsuz, güzel, çirkin - herkes kadar.

basılı materyalin hastasıyım!

read the printed word!