Eskiden, benden 1700 km uzakta okuyan bir erkek arkadaşım vardı (olacak iş mi, ama vardı işte). Her hafta en az bir kez, saatlerce telefonda konuşurduk susmamacasına, saçmalama frekanslarımız tıpatıp aynıydı. Birbirimize anlatmak için biriktirirdik her şeyi, bir "silsile"miz vardı, konular silsilesi; telefonda bitiremediğimiz şeyleri sonradan anlatmak için oraya yazardık anahtar kelimelerle, hadi görüşürüzleştikten sonra "yaz" derdi, "Karlsruhe, dönerci Ahmet abi, uyumak için yapılanlar, Sylvia, şampuan krizi, Orçun, asimilasyonun ettikleri" ve ben yazardım ve öylece kapatırdık telefonu. Nerde acaba o kağıt, bulsam ya.
O zamanlar benim kalkıp onun yanına gitme olasılığım olmadığı için o geldikçe, birkaç ayda bir görüşür ama tam görüşürdük. Kaliteli zaman geçirmek derler ya, ondan. Dizime yatıp uzun uzun bir şeyler anlatırdı, ben de hep yaptığım gibi keyifle dinlerdim. Bunları anlatana kadar aklında tuttuğunu iddia ederdi; bana anlattıktan sonra artık unutmasında bir sakınca olmadığı için siliniyormuş. Nasıl olabilir ya, diye şaşırırdım; insanın beynine format atması mümkün müdür ki, ne kadar sayısal bir beyne sahip olursa olsun?
Format atmıyordu belki ama bi ctrl-a + del çekiyordu, o kesin.
(Olacak iş mi, ama çekiyordu işte.)
***
Yoruldum.
Sanıyorum ki temporal lobum beynimin diğer bölgelerine savaş açtı, gitti gördü ve aldı. Beynimde hafıza ve kelimeler ve verbal bilmemneden başka hiçbir şeyle ilgilenen bir kısım kalmadı.
Temporal lobumu alıp yüksek derecede yıkamak (beyin yıkama makinesi!) ve çektirmek istiyorum. Alıp, stres topu gibi sıkıp elimde, yımıştırmak ve şuracığa yapıştırmak istiyorum. Elimi kolumu da yormadan burada yerini alsın aklımdakiler, ben uğraşmayayım.
Anlatıp anlatıp unutmak istiyorum.
Ama her şeyi değil.
Kalbim Unutmuyor
3 hafta önce
0 yazmadan duramayan var!:
Yorum Gönder