Dünyadaki en güzel üç kokudan birinin taze pişmiş kahve kokusu olduğunu söyler Afife Piri, Balık İzlerinin Sesi'nde. Diğer ikisinin ne olduğunu en azından bu kitaptan öğrenemedik. Özellikle öğrenemediğimizi düşünüyorum şahsen, ıssız adaya düşersem yanıma alacağım iki kokuya kendim karar vereyim diye yapmıştır bunu Buket Uzuner. Korkutucu gelmesin ama, biri mutlaka insan kokusu olacak. Orası kesin. Hatta belli.
***
Sofrayı kuran kaldırsın misali konuyu toplamak başa düşer...
Öyle güzel bir kahve içmek istiyorum ki... Kapağını açıp koruyucu kağıdı pıt diye deldikten sonra bir neskahve reklamı edasında, mükemmel bir kahve yapmak istiyorum, sütlü ve tek şekerli illa ki ama mükemmel bir kahve olacak ve ben onu alıp, sallanan sandalyeme yerleşip, hava serin olduğu için sırtıma battaniyemi atacak; cumartesileri bile susmayan iş hattımı kapatıp kitap okuyacağım ve yaptığım en önemli iş kitap okumak, sonra kahve içmek olacak, sırayla.
Şu an içtiğim kahveden hiç memnun değilim, olmuyor, olmuyor. Belki de sandalyedendir.
Buket Uzuner'e bir ekleme yapmam gerekirse, olmamış bir kahvenin tadı da dünyadaki en sevimsiz, en sası tatlardan biri olsa gerek. Hayatım hiç şu an kadar tatsız olmamıştı!
(10 Mayıs 2010; ofis işte, çok belli değil mi?)
Kalbim Unutmuyor
3 hafta önce
0 yazmadan duramayan var!:
Yorum Gönder