... yazı kalır.

bellatrix begins: batman gibi değil, anka kuşu gibi!

Kitaplar, fasıllar, koşturmacalar ve can sıkıntıları

Alabildiğine tatsız olduğum cuma akşamı, Taksim dolmuşlarına binmeden kendimi Alkım'da buldum. Bir kitap sormaya girmiştim, elim kolum kitap dolu çıktım. Okuyamayacağımı bilerek ama ümit ederek yine de, hem belki bu akşamki gibi sürpriz boş zamanlarım olur (okumaya başladığım kitap başka, boş zamanım da başka yazının konusu.) Biri bir arkadaşın tavsiyesi, biri Yekta Kopan'ın; biri de kendi kendime rastladığım ve hakkında özellikle hiçbir bilgi edinmediğim bir kitap. Bir de Uykusuz'umu aldım, çıktım. Çıkarken kendimi bayağı iyi hissediyordum birkaç dakika öncesine göre.

Okay'ın doğumgünü vesilesiyle onun deyimiyle sevdiği insanların yüzde 90'ının (benimkilerin de yarısının belki) bulunduğu ortama girdim. Şimdi burda bi parantez açıp şunu söylemem lazım hemen: Çingene fasılı sevmiyorum ben. Hayır roman havası ile hiçbir problemim yok, hatta sirtakiden sonra ilk öğreneceğim dans da bu olacak mutlaka ama sıkıntım başka: Kız olduğum için birebir başıma gelmeyen bir durum olsa da bahşiş için milletin kulağına kulağına zurna çalınmasını sevmiyorum. Bundan daha çok sevmediğim bir şey varsa o da bu adamların içlerinden gelen müzik dışında bir müzik yapmalarıdır. Ben "intizar" dediğimde çalgıcılar birbirine anlamsız gözlerle bakmayacak arkadaş! Ayvanın çiçek açtığını biliyorsanız intizar'ı da bilip, en kral bahşişi bir kızdan alacaksınız (Tavacı Recep'teki mırracıdan ne eksiğiniz var ki?) İstek yaptırırken "sakın bir söz söyleme" dedirtmeyecek, "sevemez kimse seni"yle karıştırtıp moralimi iyice bozdurmayacaksınız bana.

Rakı masası-meyhane muhabbetini daha çok seviyorum görünen o ki, ama eşlik etmeyi de seviyorum canlı canlı müzik yapan birilerine. Eşlik edebildiğim şarkıların çaldığı yerlerde daha mutlu biri olup daha çok eğlendiğimden (her şeyi bilme kafası) ve Türk Sanat Müziği'ni de çok sevdiğimden, insan gibi bir fasıl dinlemek istiyorum. Hayatımda gittiğim ilk fasıl Meseret'teydi, şimdi öyle olmadığını duydum ama benim gittiğim en iyi fasıl da oydu. İlk olduğundan değil, gerçekten kaliteliydi. Yerlerinde oturup, bildiğim şarkıları -ve bilmediklerimi de- zevkle dinletmişlerdi adamlar bana; sosyalleşmek istediklerinde de bahşiş için dilenmemiş, bizi dansa kaldırmışlardı. Kravatla Beyoğlu'na çıkan eski zaman beyefendileri gibi birilerinden fasıl dinlemenin zevki bir başkaydı, ve ben bu fırsatı bir daha neredeyse hiç yakalayamadım.

Cuma akşamki fasıldan, çingene fasılı oluşu bir yana gerçekten zevk almadım. Normalde, en çok kalkıp oynayan olmasa da lıklık giden biri olduğumdan, "neyin var?"lara çok maruz kaldım, "çok yorgun görünüyor"muşum. 8'de işten çıkıp kendimi 9'da Taksim'de bulduğum içindir. Veya kendime telkin ettiğim sebep bu. Dışarıya ilettiğim sebep de.

Hiç yerimden kalkmamanın inanılmaz hafifliğiyle yalnız kalabildiğim anlarda börülcelerimi evirip çevirirken, hayatta beraber rakı içmek istediğim iki adam daha olduğunu düşündüm. Bu adamlardan birinin ben rakıyla tanışmadan bayağı önce öldüğünü ve zaten sanat müziği olarak Muazzez Ersoy'un garip yorumlarından hazzettiğini, diğerinin de içki içemediğini ve zaten sanat müziğinden de hiç hazzetmediğini düşündüm. Canım sıkıldı.

Bencillik ama, bir diğer adam olan Sezai'yle oturup karşılıklı rakı içemediğimize de canım sıkıldı. Karşılıklı içmek ya iki kişi karşılıklı olur; ya da ikişer kişi. Bir çift ve bir tek teker olmaz malesef, tecrübeyle sabittir. Belki alışmam lazım, bundan sonra hayatlarımızın böyle olması daha muhtemel.

Cansıkkınlığımla eve dönmeyi düşünüyordum ki, bir mesaj geldi "Taksim'e çıkıyoruz, bizimle dans ediceksin." Bu halimle! Bir şekilde hayır diyemedim (her yerde olma kafası), kendimi rakıdan biraya ittirdim. Bu arada o saatte ebeveyn gözetiminde bile sokakta olmaması gereken bir çocuğun üstüne basmaktan son anda kurtuldum ve çok korktum bir an gerçekten üstüne basmaktan çocuğun; artan adrenalimle Galatasaray Lisesi'nin önüne kadar koştum.

Beni görünce aralarına alıp "laylaylaylaylaylaylaylaylaaaaaay aaaaaa beellaaatriiiiiiiix" diye zıplayan adamların yanında olmak, insanı eve gidip uyuma fikrinden birden soğutabiliyor. Daha da iyisi, insan da onlarla zıplıyor ve etrafta sarhoş lan bunlar diye düşünen adamlar hiç mi hiç umursanmıyor.

Bir mekana girdik, tuvalete girip çıktık; neden bilmiyorum. Başka bir yere girdik, sonra leş Çınaraltı'na girdik (hala leş, ama içerde o koca çınar yok artık veya biz o kadar kafayı bulmuştuk), leş Çınaraltı'nda insomnia çalmasının şaşkınlığıyla biraz zaman geçirdik içerde, sonra Balans'a gittik - son durak. Orada ne kadar durduk, ben ne zaman çıktım, taksiyle nerelerden dolaşarak geldik bilmiyorum. Biliyorum da, "lan düzgün gitsene" diyecek takatim yoktu taksiciye. Öyle bir boşvermiştim, üç-beş liranın peşine düşemedim.

Geldim, uyudum; ertesi günkü işler beni yatağımdan kaldırana kadar uyudum. Daha saatlerce uyumak isterdim ama olmadı tabi.

Ne olacak bu halim bilmiyorum ama şöyle bir şey de var: Ben derim utanma iftihar et / sevmeyenler utansın.

Sevmeyenler utansın, sevdiğini hissettirmeyenler daha çok utansın, amin.


Ordan burdan derken fotoğraf iliştiremedim şuraya, iyisi mi hazır rakı demişken iyi bir rakı reklamı yapayım:


Fotonun orijinali için tıklayıp bir çağanoz gibi kendinizden geçebilirsiniz.

2 yazmadan duramayan var!:

ben sizi çok uzun zamandır takip ediyorum. temayi birazcık ayarlarsanız hayranlarınız artıcak inanın bana

 

hayran değil de izleyici diyelim :) şablondan bahsediyoruz değil mi? açıkçası bir süredir aramaktayım ama içime sinen bir şey bulamadım henüz. öneri alabilirim tabi.

 
Related Posts with Thumbnails

bencileyin

Fotoğrafım
iyiyim, kötüyüm, mutluyum, mutsuzum, güzelim, çirkinim - herkes kadar. çok şey bilir, her şeyi hatırlarım; çöp beyinliyimdir. bana alttan bakarsanız bir tanrı görürsünüz (temsili). müzik dinlerim, sadece yalnızsam veya sarhoşsam bağıra bağıra eşlik ederim; yoksa insanları düşünürüm aslında. ve severim. insanları severim; bazı insanları daha fazla, bazılarını çok çok fazla, boyumdan büyük severim. sonracıma, okurum. bir de yazarım; iyi, kötü, mutlu, mutsuz, güzel, çirkin - herkes kadar.

basılı materyalin hastasıyım!

read the printed word!