Deneme #1: SAKLAMBAÇ
Ne garip dimi, yazmak istemediği, üşendiği için veya en basitinden yazmayı beceremediği için değil de, kendini afişe etmemek için yazmaması bir insanın.
Kendini dediğim, ismi cismi değil. Bir mahlasla bile olsa, düşüncesini, duygusunu açık etmeyişi. Öfkesini, sevgisini, aşkını, nefretini, tiksinmesini kendine saklamak isteyişi.
Onun hakkında ne düşünmeli?
***
Ya benim hakkımda ne düşünmeli? Kendi istediği için değil, öyle olması gerektiğini düşündüğü için, karşısındaki insan için onunla konuşmayan kadınım ben, senin aynınım, aynanım aslında. Sen de öylesin. Herkes aynı, herkes farklı.
Ne düşünmeli benim için, içimden sarılmak geldiğinde şımarırsın, itersin, daha da kötüsü sen bana yalandan sarılırsın korkusuyla bunu yapamazken?
Ne düşünmeli senin için, benden vebalıymışımcasına kaçarken?
***
Özlemek gibi basit ve ilkel bir eylemi dahi, karşımdakinin yanlış anlayışına odaklı yaşamaya kısıtlıyorum kendimi. Bunu birine söylediğimde, "ben özlüyorum aslında" dediğimde bana "kendi istediğini yapsana" dedi. Oysa ben kendimden çok karşımdakini düşündüğüm için sevinmem ve sevilmem gerektiğini sanıyordum.
Öyle yapınca kendimi sevmediğimi görmem çok zamanımı aldı.
Kendi istediğini yapsana.
Ağızdan çıkarken bu kadar basit ve ilkel bir laf; bu kadar bencil bir laf ki söyleyenine yakışan... İstediğini yaptığına inanırsam nasıl denize döküleceğiz, haddi hesabı yok.
***
Tüm yazılarım başka yerlerde başlayıp, aynı yerde bitiyor. Ağzımdan çıkan çoğu şey, aynı ismi geçiriyor içinde. En büyük hayalkırıklığım, en büyük ilhamımsın. Artık fark ediyorum, artık sen de biliyorsun.
Bilmiyorum nerede kırıldın, camgezer bile mantıklı bir açıklama yapmıştır buna.
(22 Ağustos 2010 ve Ötesi, İstanbul)
Deneme #2: İSTOP
dün akşam birine selam gönderdim, oysa onu görmeyecekmiş bile. "ben onu görmeyeceğim" demedi, "tamam" dedi. bu benim hatam, ben yaptım bunu, bravo bana, ne hakkım var ki sorgulamaya, hakkım yok, hakkım...
işte şimdi dank etti.
yalnızlığın çaresi bir insan olduğunda onu çok fazla sahipleniyorsun. yani pis görümce gibi, cadaloz kaynana gibi, dırdırcı sevgili gibi sürekli konuşuyorsun bıkbıkbık; kiminle görüştüğünü, kiminle konuştuğunu, paylaştığını... Senin yerine kimi koyduğunu çok merak ediyorsun.
yalnızlığın çaresi bir insan olduğunda onu oraya koymaya çalışıyorsun, ama aslında yalnızlık paylaşılmaz, sevgili duman'ın da dediği gibi. olmayınca olmuyor.
eve taşındım, ilk gecemde bir dilek tuttum. öyle dediler, tutarmış. ben de yastığın altına evin anahtarını koyup dileğimi tuttum. aşık olmayı diledim.
bu sefer kendimden çok...
ben, bir arkadaşlığı kurtarmak için bir sevgili diledim.
(11 Ekim 2010 ve Ötesi, İstanbul)
Deneme #3: ELİM SENDE
Hayatında(n) birçok kişiyi kaybetmiş adamın korkusu anlaşılabilir bir şey aslında. Neyden korktuğu sorusuna hiç yanıt vermemesi de anlaşılabilir. Sehpa gibi, hayatının ortasına birisini yerleştirip, birçok şeyi onunla özdeşleştirip sonra o orta yerdeki parçayı kaybetmekten korkmak, yani, bundan normal bir şey olabilir mi?
Şimdi salonu yeniden döşeme zamanı.
Ben inşallah kendime güzel bir sehpa bulurum. Yoksa yandık yani, ne diyeyim.
aşk mıdır sormaz mıyım
sen olmasan olmaz mıyım
sen olmasan olmaz mıyım
En kötü zamanlarımda hep kendimi, birilerinin beni üzüldüğüm için şımarıklıkla, tamahsızlıkla suçlayacağını düşünerek daha kötü hissederim. "Hayatımda daha ne kötü gidebilir?" demem sıklıkla, bilirim ki birçok şey kötü gidebilir. Çocukken "bunu bulamayanlar da var" cümlesine çok maruz kaldığımdan edinmiş de olabilirim bu alışkanlığı.
Hep en kötüsünü düşünürüm. Mesela sen ölmüşsün. Ben görmemişim öldüğünü, bana biri söylüyor, o kim, neden birinden duyuyorum öldüğünü?
Neden o ilk anımı biri görmek zorunda?
İçim kıyılıyor. Sen ölmüşsün, ben yaşıyorum. Ben neden yaşıyorum, sen neden öldün? Nefes alamıyorum, o kadar kötü ki, o kadar kötü ki... İşte bunu düşündükten sonra kendimi biraz iyi hissediyorum. Çünkü dibi gördüm, hayal de olsa, ve ben -çok şükür- orada değilim.
Korkum yok ki. Birileri "oha bellatrix aşık olmuş haberi yok" diyecek. Çoğu anlamayacak. Hiç de değil. Hiç bu kadar boşlukta kalmamıştım, asılı kalmışım ayak bileklerimden, kan beynime vuruyor ki yanaklarım al al. Hiç aşık değilim. Bir aşkla azımsayamam şefkatimi.
Korkum yok ki. Ben çok seviyorum.
Sen kork.
(17 Aralık 2010, İzmir-İstanbul)
4 yazmadan duramayan var!:
üç oyun, bir ebe. bir de belki de aynı zamanda yan sokakta aynı oyunları başka "çocuk"larla oynayan başka bir ebe. hep yaz sen bellatrix..
bella.. bella..
Kültür Şokellası: Bunlar oyun değildi ama oyun olduklarında, üçünün de ismini koymak çok kolay oldu. Bir dakika be bir kere düşündüm hepsi için.
filter validation: Bir tek sen bana "bella" diyebilirsin :)
ic gecirme efektli bir bella.. bella'ydi bu
ve bella ismini cok seviorum
Yorum Gönder