550 gün uzunluğunda, 18 ay genişliğinde,
Dayak ile uslanan,
Traş ile süslenen,
Bulgur pilavıyla beslenen,
Kep ile bot arasına palaska ile sıkıştırılmış kişiye
"ASKER" denir.
Yukarıdaki tanıma bakıp "neyse ki 18 ay yapmıyoruz" diye sevinenler hariç her Türk'ün olmak için doğduğu iddia edilen şeydir asker.
Gırgır misali, sıfırlanınca kazanılan bu oyuna biri başlar, diğerinin şafağı 35 gösterirken ve devam eder, o geri sayarken başkaları girer oyuna, döngü böyle devam eder, durmuş saat bile günde iki kez doğru yanıt verir ya...
Askerlik durmaz.
Her yıl daha mı çok insanı askere gönderiyorum, yoksa gönderirken giderek daha büyük parçalar mı kopuyor, ondan mı bilemem de, bir kez daha asker beklemek istemediğimi biliyorum.
Ne var ki bu da bir bekleyiş. Bastık şehirlere; İskenderun, Burdur, Hatay, Kars ve İzmir yandı Aralık'2010 soketlerini takınca. Hepsi kısa, hepsi fazla uzun.
En başta canımın içi Sezai, hepsi gidip dönsün, hadi, ben buralardayım.
(12 Aralık 2010, İstanbul)
4 yazmadan duramayan var!:
sen deniz'i sever miydin ya :)
bu belirsiz yorumlara da hastayim :) acaba bu deniz, hangi deniz?
deniz topuz
a ne hoş. deniz'i çok severim tabi ki. bu yazıda hiç geçmiyor kendisi ama olsun, onun da 35 günü kaldı :)
Yorum Gönder