Ne yazık ki, güzelim şirketimin güzelim ofisi de, otelimiz de internet açısından oldukça basiretsiz. Zaten otel dediğim Sutton'daki Holiday Inn, dünya çirkini bir yer yani açık adres veriyorum, bakın "İngiltere'nin her yerinde seks yapılmıştır" gibi iddialar falan duydum; inanmayın. Öyle bir beklentiyle geliyorsanız burası insanı soğutur yemin ediyorum. Hayır bizim derdimiz o değil, hem biz iş için geldik ya, "business suite"de kalıyormuşuz... Durumu özetliyorum: mobilyalar eski, benim odam niyeyse 4 kişilik bir snowbreak odası, minibar bile yok ama hepsinden önemlisi, internetin havada uçtuğu günümüzde otelde kablosuz internet yok. Çirkin bir çekmecede, çirkin bir poşette bulduğunuz 2 karış uzunluğunda bir portakal renkli kabloyu bilgisayara takıyor ve günde 15 pounda internete bağlanıyorsunuz. Kablo uzunluğu sizi, bilgisayarı masada kullanmaya zorluyor, lakin odada sandalye de yok! "Dizüstü" kullanıyorum bilgisayarı, anlayacağınız. Lakin Küçük Hüsamettin gibi durmaktan dizleri çürüteceğim, ondan korkuyorum.
Teknolojide son nokta
İşin ironik yanı bana her şeyin portakal hatırlatması; internet kablosundan tutun da, şirket içinde çeken tek şebekenin Orange olmasına kadar. Bir de algılar kapanır derler; ulan daha açığı yok burda?!
Bu imkansızlıklara rağmen deliler gibi not aldığımı ve gördüğüm her şeye taktığımı söylememe herhalde gerek yok. Ben tersim, bu adamlar benden ters; yazılacak zilyonlarca şey var, ama çıkmam lazım şimdi.
Diyorum ki hazırlanın: Yakında, gün gün İngiltere izlenimleri geliyor.
2 yazmadan duramayan var!:
Bu sıkıntılı ortada böyle akıyorsa kelmeler. İngiltere izlenimleri için sabırsızlık duymamak mükün değil. Bekliyoruz efendim.. :)
Söyleneni iki etmek adetim değildir, hemen geliyor efendim :)
Yorum Gönder