Dün gece A.S. (Akrepten Sonra) dışarı çıktık kuzen ve sevgilisiyle. Yıldız Posta Caddesi üstünde Fish of North diye bir balıkçı var, bir balıktercihetmez olarak ben bile ne yiyeceğimi şaşırdım. Başlangıçlar, garnitürler en az yemek kadar iyiydi, tatlılar da öyle. Kah mutlu (makara tukara) kah hüzünlü (ev) bir sohbetin sonunda kalkmaya karar verdik, daha doğrusu mekan bizi kaldırmaya karar verdi, kalktık. Kuzenler arabaya binmedi. Ben bindim.
O pek anlamadığım "ölsem kimsenin haberi olmaz ki" paranoyasını yaşadım dün gece. Müziği açtım, camları kapattım, derin bir nefes aldım. Korktum, bazen gerçekten korkuyorum ve ne yapacağımı bilmiyorum. Çok çaresiz bir durum ve insan, aslında çaresizliğine üzülüp daha çok korkuyor. İstanbul'daki akreplerin öyle öldürücü bir zehri olmadığını bilmek işe yaramıyor, yanımda biri olsa beni akrepten korumak için hiçbir şey yapamayacağını bilmek de öyle. Bilmek işe yaramıyor ya bazen, inanmak gerekiyor. Sakinleşmek, mutlanmak, umutlanmak için inanmak gerekiyor.
Yalnızlık, terliklerini giymeden önce silkelerken daha çok koyuyor insana.

(01-02 Eylül 2010, İstanbul)
0 yazmadan duramayan var!:
Yorum Gönder