Ramazan'ın ortasında bir gece, saat 11'e doğru evde sigara biterse çıkar bir tekel bayi ararım, gider taksi durağına sorarım, beyefendi beyefendi yanıtlarlar. Şöyle yokuş yukarı yürür, hem hava almış olurum, hem de rengarenk bir işhanının önünden geçmiş...
Gece 1'de Kahve Dünyası'ndan yukarı çıkarken görebilirsiniz beni veya sabaha karşı 4'te arabamı nöbet kulesinin oraya park edip eve giderim, sokakta kimsecikler olmaz.
Burası Akaretler-di.
Yine kötü bir yere gitmiyoruz ama yine gidiyoruz, ne pis işmiş bu taşınma işi. Yine bamya, yine IKEA yolları görünür bize.
Yeni evimiz güzel, bu sefer daha bir aile evi. Aile çıkıyor içinden zaten. Mutfağından salona servis penceresi var, kapalı balkonu, koccaman bir antresi, gömme dolapları filan var. Ayrıca, evde hiç "iş" yok. Benim (olacak) odanın pembe duvarlarındaki çizgifilm karakterlerini boyayla sıvadık mı, ev bize hazır. Annem her ne kadar "sen çocuksundur biraz, boşver öyle kalsın" dese de yarı şaka, yok artık!
Bu eve kazık çakmayı planlıyorum, 3 yılda 4 ev değiştiren kuzenim de öyle. Şimdiden söyleyelim, sonra külahları değişmeyelim.
0 yazmadan duramayan var!:
Yorum Gönder