... yazı kalır.

bellatrix begins: batman gibi değil, anka kuşu gibi!

üç eylül akşamı

yüksek dozda insan almak vücuda, sanki. bir yere kadar mutlusun: yalnızken mutlusun, yalnız gibiyken; işeyerek senin olduğunu belirlediğin yerlerde uyuklar veya muhabbet ederken, aç, açıkta, harman veya yalnız değilken de mutlusun... fakat yalnızlık nedir ki?

Eskiden derdim ki; insanın başına gelebilecek en kötü şey, bir gün yapayalnız kalmasıdır. Öğrendim ki; hayatta insanın başına gelebilecek en kötü şey,
yapayalnız hissetmesine neden olan insanlarla yaşamasıdır.
Goethe

bir düşünceye sahip tek insan olduğun ve karşında bu düşünceyi en azından anlatabileceğin biri bulunmadığı hissi (bkz. duvara konuşmak) kadar yalnızlık iteleyen bir durum olamaz.

istediğin yere gidebilme özgürlüğün, olmak istemeyebileceğin yerlerde de olmana sebep oluyor. sağlamıyor, sebep oluyor; bu aradaki fark ise sen hariç kimsenin umrunda değil.

bir, iki, üç eylül akşamından ikisinde evimin dışında uyudum. iki gece, iki şey geldi aklıma.

ilk gece, hamile olduğumu öğrendiğimde ilk kime söylerim diye düşündüm. eşim hariç tabi. aslında güzel bir geceydi, hayatına yazma harici hiçbir hobiyi sokacak hali olmayan biri için hızlandırılmış fotoğrafçılık kursu; gez göz arpacık, çat! şimdi bi film, bi de pil almak lazım.

ikinci gece, çift kişilik yatakta tek başına uyanmanın insanın yaptığı yapacağı tüm secret'ın içine edeceğine karar verdim. o gece, hem evim ilaçlı olduğu için içinde uyuyamayacağım, hem yalnız olmayı kaldıramayacağım için evde değildim; lakin gerçekten ama gerçekten ağzımı açmak dahi istemediğim, hani birisi bir şey söylese cevap vermeden boş boş yüzüne bakmak istediğim bir geceydi eve dönüş yolum ve sonrası. bu sefer yaptığım satışa değmedi yemek muhabbeti (risk nedir? budur.) ama en azından adamımı üç çiftin arasına eskortsuz yollamadım.

eskiden, etrafta en az benim kadar muhabbete dahil olabilen kız ile rekabet içine girdiğim için karılı kızlı ortamları sevmediğimi sanardım. kendime konduramasam da, hissiyatım böyleydi. cumartesi günü tam teşhisi koyarak anladım ki, ilgisi yok. tek kız olma derdi değil benimkisi. öyle olsa askı en iyi kız arkadaşım olamazdı zaten.

kızlı ortamların sevmediğim birkaç yanı var: erkeklerin birbirleriyle konuştukları kadar rahat olamadıkları ortamlardaki uzun sessizlikler, kısıtlılık hissi (dilinin ucuna kadar gelen 'özet geç lan piç'i bir kıza söyleyememek gibi), mıçmıç sevgili tiplemeleri veya en bi asi görünen erkeğin dahi ortamdaki dominant kızın hegemonyası altına girmesi (aslında bunu izlemek zevkli oluyor çoğunlukla; ama kısa bir süre sonra yoruluyorum).

ama en çok, çiftli ortamların istemsiz evlilik geyiğinden feci şekilde sıkıldım. hiçbir zaman evlilik konusunda negatif veya pozitif bir uçta durmayan biri olarak, evlilik üstüne konuşulmasından sıkıldım. yalnız kalma korkusuyla evlenecek olan; asıl bu kadar düşündükleri için evlenmeyeceklerini, veya asıl bu kadar düşündükleri için evlenmemeleri gerektiğini fark edemeyen çiftlerden sıkıldım.

"ben aslında evlenmek değil, onunla evlenmek istiyorum. onunla ayrılsak, ben yine evlenmek istemeyeceğim" duymak istiyorum, başka kaynaklardan duydum da, demek ki imkansız değil.

bir de tabi, sanki tüm bunların çok dışında duracakmışçasına canımın içinin lagaluga yapması. tüm sosyal ortamların kıyısından köşesinden rahatsızlık duyan adam; ben görürüm seni. daha zaman var.

sıkıldım, normalde inanılmaz keyif aldığım muhabbetlerin döndüğü gruplarda yanında kız arkadaşı olduğunda kişilerin suspus oluvermesinden... ama insan zaten kız arkadaşını arkadaşından öteye veya beriye -ama kesinlikle aynı yere değil!- koyma ihtiyacı hissediyorsa o buluşmalarda her şeyin eskisi gibi olması olası değildir. biri çıkıp ben sana anlatamadığımı kız arkadaşıma anlatıyorum dediği anda, kim bilir kız arkadaşına anlatamadığın neleri de dışarıda konuşuyorsun, diye düşünürüm.

oysa bu da imkansız değil. arkadaş olunabiliyor, insan hep başka bir yüzünü göstermek zorunda olmuyor sevgilisine ve arkadaşlarına; hep aynı insan olabiliyor. sevgilisinin yanında da bu yazdıklarımı konuşabiliyor...olmalı. ifade özgürlüğünü kısıtlayan ilişkilerden her daim kaçmaya çalışan insanoğlu nasıl bağlansın ki karşısındakine? neden bir ilişki içinde dursun?

(yalnız

kalma

korkusuyla)

kabullenemiyorum. olamaz. olmayacak.

...sen korkaksin. Kendinden korkuyorsun, degisiklikten korkuyorsun. Kurdugun bir sistem icinde guvende hissediyorsun, o kurgudan disari cikmayi istesen de yapacak cesaretin yok. İslerin daha iyiye gitmeyecegini nerden biliyorsun? Kendini bastiryorsun. Kendi kendini yiyorsun, saga sola yazi yazarak bastirmaya calisiyorsun, ama olmuyor iste...

hala sağa sola yazı yazıyorum, ama...

o kadar da korkmuyorum.

o kadar da değil.

çift kişilik yatak almayabilirim. hamile olduğumu öğrendiğimde kimi arayacağımı da kesinlikle bilmiyorum.

neyse canım...

belki benim kağıt param, bi şekilde döne dolaşa, yine benim cebime girmiştir.

1 yazmadan duramayan var!:

Ne güzel söylemiş Goethe. Tam olarak hissettiğim bir söz.

 
Related Posts with Thumbnails

bencileyin

Fotoğrafım
iyiyim, kötüyüm, mutluyum, mutsuzum, güzelim, çirkinim - herkes kadar. çok şey bilir, her şeyi hatırlarım; çöp beyinliyimdir. bana alttan bakarsanız bir tanrı görürsünüz (temsili). müzik dinlerim, sadece yalnızsam veya sarhoşsam bağıra bağıra eşlik ederim; yoksa insanları düşünürüm aslında. ve severim. insanları severim; bazı insanları daha fazla, bazılarını çok çok fazla, boyumdan büyük severim. sonracıma, okurum. bir de yazarım; iyi, kötü, mutlu, mutsuz, güzel, çirkin - herkes kadar.

basılı materyalin hastasıyım!

read the printed word!