Masamda zımbamı bulabilseydim, üst kata çıkıp kırtasiye dolaplarını karıştırmayacaktım. Ağzına kadar plastik dosya dolu bir dolabı açınca o eski plastik topların kokusunu duymayacak, içime çekebilmek için kafamı iyice dolabın içine sokmayacaktım. Aaah o plastik top kokusu ve bilimum kokular; yanmış kibrit, mum, hafif bir tütsü, uhu, tiner hatta.
Bir e-maile cevap verseydim, tüm öğle tatilim evlilik muhabbeti içinde geçecekti, almak için kenara yazdığım bir kitap olmayacak, kimseye belgesel önermeyecektim. İçim hiç cız etmeyecek, hiçbir şeye gülmeyecek, güldürmeyecektim.
*
Ne bir saniye erken, ne de geç.
*
Yaşadığını hissetmek için, tam zamanında.
1 yazmadan duramayan var!:
Benjamin Button'daki kaderle ilgili bölümü hatırlattı bu yazı bana.
Yorum Gönder