Yok, yok, yok... Bu gece güzel şeyler konuşma gecesi.
Ne düşünüyorum biliyor musun? Aşk bazen sadece, üstüste düşen iki metal para bir çeşmenin içindeki... Biri birinin vargücüyle fırlattığı, diğeri bir dostun bir dost için tüm iyi dilekleriyle attığı; ama üstüste düşen iki para, döne dolaşa, bir eylül akşamında, mesela.
***
_ Ben de çok yakışıklı değil de, böyle sempatik adamları beğeniyorum.
_ Mesela?
_ Ya mesela bi çocuk vardı ya, Binbir Gece'de Tardu Flordun'un kardeşini oynayan...
_ Mert Fırat mı? Oha kızım, çok alçakgönüllüymüşsün, "sempatik" anlayışını sevsinler. Çocuk hayvan gibi yakışıklı be!
Testosteron oyununda izlediğimde etkilenmiştim ben bu adamdan. Bugün, Sibirya kurdu gözlü Saadet Işıl Aksoy'la izledim onu; seyrettim demek daha doğru, bana iki şey çıktı bu seyirden: Biraz korkageldiğim bu kıza insanın içinin ısınabileceği, hep etkilenegeldiğim bu adamın genç oyuncular arasından sivrildiği.
Başka Dilde Aşk'ı izledim, gecikmeli izlediğim ve iyi ki satın aldım dediğim filmler arasına koydum.
Birinin dizine yatmak, bir hikaye anlatmak zor. Hikayeyi konuşmadan anlatmak, paha biçilemez.
Televizyonda görsem izlemeyeceğim ay lav yu diye bir filmin çıkış cümlesini duydum bugün: "Aşk her dilde yazıldığı gibi okunur."
Başka dilde aşk değil, hiçbir dilde aşk okunmaz.
Bunu benim söylemem garip kaçacak belki, belki birçoğundan çok ama... Bazen sözcükler çok gereksiz.
Öpüşmenin, sevişmenin, bakışmanın, sarılmanın... aşkın dili de yok, kemiği de.
♪
(10 Eylül 2010, Akaretler)
2 yazmadan duramayan var!:
bu hayatta benden sana daha çoook alıntı çıkar şuşu ahahha
"sempatik" adam... yakışıklı ayrı bişey... o ayrı şiey bu ayrı şiey :)
Bak hala!
Yorum Gönder