İnsan yerindikleri için hep pişmanlık veya suçluluk duymak zorundadır gibi bir algı var etrafta, sanal alemde -tanımadığım ve aynı hayat görüşlerini paylaşmadığım daha çok insanla aynı ortamda bulunma fırsatı daha çok olduğu için- özellikle karşıma çıkıyor bu algı. Telefonunun bozulduğuna, takımının yenildiğine, tanımadığı bir annenin öldüğüne, havanın kötü olduğuna filan üzüldüğünde insan, cevap yapıştırılıveriyor hemen: "Ona üzüleceğine şuna üzül." Daha çok üzülünmeyi hak eden çok şey var çünkü; şehitler, kazalar, yoksulluk sınırındakiler, açlık sınırındakiler, evsizler...
Halbuki, sana mı soracağım neye üzüleceğimi?
Bir keresinde anlatmıştım, bir kargo yanlış yere teslim edilmiş diye telefonda delirirken Çukurova Üniversitesi Hastanesi'nin önünde, ağlayan bir kadın gördüm. Deli gibi ağlıyordu, kim olduğunu anlamasam da birinin öldüğünü anladım o an; o an hayat, yaptığım konuşma, işim ve o ölüm dışındaki her şey çok saçma gelmişti. Ama beş dakika sonra döndüm hayata ve yaptığım konuşmaya, sanki hayat kurtaracakmışım gibi. Çünkü hayat buydu.
İnsan kalbi, dört iklimin bir arada yaşandığı ülkem gibi. Birkaç kişiyi aynı anda sevebilir, birkaç şeye aynı anda üzülebilir, hatta aynı anda hem mutlu olup hem hüzünlenebilir. İnsan hakkında bilim insanlarının engin bilgisinin yetmediği şey budur; insanı etten öte bir şey yapan duyguları. Bizim biyoloji kitaplarında "not yet" veya "still unknown" yazan ve her yeni baskıda süratle azalan şeylerin aksine, çözülemez bir bilmece şeklinde duruyor bilim dünyasında. İsviçreli aylak bilim adamları diş fırçası geliştiredursun...
Duyguları olabildiğince ve mümkünse pişmanlık duymadan yaşamak gerek. Hafife almak için fazla önemli ve gizemliler.
Kalbim Unutmuyor
3 hafta önce
0 yazmadan duramayan var!:
Yorum Gönder