Tevazu göstermediğim tek şey, Türkçe'yi kullanışım olsa gerek. Bir yazım kılavuzu değilim ama insanlar beni öyle bilirler, takıldığım şeyler varsa da hiç çaktırmam. Dilbilgisi konusunda isteyen öğretmenle kapışırım (yani öğretmen olunması şart değil ama en iyi onların bilmesi gerektiğini düşünerek konuşuyorum, farazi...) Şu an edat tümleci diye bir şey yok, neyden? sorusu artık dolaylı tümleç buldurmuyor, şapka kalktı - şapka geldi filan gibi gereksiz yere sürekli değişen kuralları yeterince hızlı takip edemiyor olabilirim yalnız, önceden belirteyim.
Hep diyorum, yön duygusu dağıtılırken ben onu bırakıp (nasıl diyor Boğaziçi Tarzancası, drop edip) fazladan dilbilgisi almışım. Bu sadece Türkçe'yle ilgili bir durum değil, dile istidadım var biraz. Gelin söyleyeyim must mı yoksa have to mu kullanmanız gerektiğini. Bir de diyorum ya, bilmesem de çaktırmıyorum. Bir şeyi duydum mu da unutmuyorum çünkü, çöp beynim sağolsun. Hiç izlemediğim filmler veya dinlemediğim müzikler hakkında iyi atıp tutarım eğer istersem, hiç de anlamazsınız. Bir kez Trivial Pursuit oynadım hayatımda, ama amacından şaşmış şekilde her bireyin kendi bacağından asıldığı bir oyundu; "en çok senden korkuyorum" dedi bana bir arkadaş, "sen fena ezicen bizi". Öyle olmadı nitekim, çünkü onlar bana inanmamış olsa da ben tarih ve dünya coğrafyasından hiç anlamam, hiç ilgilenmemişimdir.
Oyy oy. Bugün kendimi gerçekten iyi hissettiğimi burda böbür böbür sesleri çıkararak kanıtladım, noluyor yahu.
Aslında tüm bunları yazmamın sebebi kulağıma gelen birtakım laflar. Örneğin, küçük harfle başlamam cümleye, yanlış yerde tire atmam, bitişik yazmam bazı şeyleri ve en önemlisi de, noktalama işaretlerim!
Beni tanıyanların tahmin edebileceği üzere, yazılarımı ilk yazdığım şekilde bıraksam dahi -ki bu bile genelde olmaz-, mutlaka döner okurum ve takıldığım bir toz parçası varsa değiştiririm onu. Aklınız hiç kesiyor mu benim gibi bir adamın lafa boş yere virgülle başlayacağını?
Mutlaka bir sebebi var... Virgülle başlıyorsam hemen öncesinde yazmadığım, bilerek atladığım bir şey vardır. Bir şeyin ikincisini yazıyorsam, birincisini kendime saklamışımdır, öylesi daha iyi olacağı için (Amerikalılar Karadeniz'de 2 gibi salak bi reyting peşinde değilim). Sonuna kocaman bir nokta koyduğum yazı, o konuda söylemeyi tercih ettiğim son şeydir: Ya söylenecek sözüm bitmiştir -ki ukala olduğum için bu da çok sık olmaz-, ya da artık başkasının bana bir şey söylemesi gerekiyordur. Küçük harfle başlıyorsam, küçük harfle yazıyorsam bir sebebi olur, aynı rumuzumu küçük harfle yazmam gibi: bellatrix. Ünlemim ünlem, soru işaretim gerçekten sorudur; soru sormuyorsam nokta koyarım.
Smiley'lere fazla itibar etmemem bunlardandır biraz da.
Onurlu dün dedi ki, önemli olan spoiler vermeden sinema yazısı yazmak. Ucundan göstermeden merak ettirmek, dimi? Orası öyle, hem ayrıca, bence daha önemli olan smiley koymadan güldüğüm, ağladığım, nefret ettiğim, sevdiğim, o an havaya zıpladığım hissiyatını vermek. Ben tam başarabiliyor muyum bunu? Hayır, veya henüz değil, diyelim.
Ama olacak.
Kalbim Unutmuyor
3 hafta önce
0 yazmadan duramayan var!:
Yorum Gönder