Yolda kendi kendimeyken, kendi kendime "her gün bu yol çekilir mi?" dedim. Cevabım müspet değildi. Hayır, servisle neyse; uyursun, muhabbet edersin, müzik dinlersin, müzik dinlerken uyursun... Ama arabada uyuma lüksün yok. Ben denedim, uyuyacak olmanın vicdan azabı beni uyutmadı. İronik, ama olmadı yani.
Tuzla hakkında ne yazı yazacak bilgim, ne de tecrübem var; siz iyisi mi metus'un yazısını okuyun. Sadece şunu diyebilirim, ne kadar güzel olursa olsun evin, İstanbul'a elini uzatsan tutamayacağın mesafede olmak güzel değil.
Sonra efendim, öğlen gideceğim Dünya Göz H. (H burada Erce kanjimin anlayacağı anlamda kullanılmıştır; siz 'hastane' diyebilirsiniz) herkesin cebinde nakit 2500 TL taşıdığı düşüncesiyle olsa gerek, önceden uyarmadığı halde parayı görmeden doktoru ameliyathaneye sokmadı. Pek tabi, Tuzla'dan Etiler'e gittim. Kardeşi gördüm, iki kat aşağı indim, hesabın slipi makinadan çıkarken daha, ameliyathaneye sokulmuştu kardeşim. Sonra eve gittim, pasaportumu aldım zira acilen İngiltere vizesine başvurmam gerekiyordu; şunun gibi akıl dolu sorulara yanıt verdikten ve 165 lirayı daha bayıldıktan sonra randevumu aldım. İngiltere olayı bayağı şahane oldu; bu konuda daha kafam yerindeyken kafa ütülemek istiyorum.
Sonra tüm gün keşke elimde şöyle zerre dikkat gerektirmeyen bir şey olsa dedim, saçmasapan bir part-time işi, çeviri filan, imha... Yoktu. Ben dikkatimi toplayamadım bütün gün. Hiçbir şey yapmak istemedim, yorgundum, huzursuzdum, yerimde oturamıyordum.
Bu ameliyat işi beni düşündüğümden çok etkiledi; kardeşim olduğu için ben de ameliyat olmuş mu sayıldım, gözden oldum olası korkmuşumdur ondan mı, bilmiyorum. Olmadı, bugün tam mala bağladım. Bir değişiklik yaparak şefkat istedim açıkça (şefkat istemek değil değişiklik, bunun için "şefkat istiyorum" demek açık ve net).
Sonra aradan birkaç saat geçti, çıkma vakti yaklaştı. Herkes çok yorgundu, ilaççımız da öyle; tam benim yapmak istediğim gibi bir iş yaparak tabir-i caizse pösteki saymıştı tüm gün. Canı sıkkındı, telefonu açtı, en sevimli sesiyle "şefkat istiyorum" dedi.
Gülümsedim. Müstehzi bir ifade takınmamaya çalıştım.
Ah bu ben kendimi nerelere vursam. Tos'a vurdum kendimi (ironik, ama oldu yani), elektriğimi aldı kedi. Onun yanında bile fazla duramadım. Benim mallığım.
Herkesin hayatında bi kedi olsun bence.
Temsili resim (Tos çok daha güzel)
(25 Ağustos 2010, of ki ne of - İstanbul)
0 yazmadan duramayan var!:
Yorum Gönder