"Sıradışı, büyük insanlar, daima sıradan zekaların şiddetli muhalefetiyle karşılaşırlar."
Albert Einstein
*
***
... sevginin en güzeli, en gereksinildiğinde verilenidir.
***
İstediğim, seçtiğim biri tarafından anlaşılmanın, doğru değerlendirilmenin ve beğenilmenin lezzeti yayıldı kanıma. "Doğru"nun tek ölçeğinin öznel olduğunu bile bile, sevindim.
***
İhanetin, hem de yakınımdan, sevdiğimden gelen ihanetin yakıcı bıçağı derimi yüzüyordu. Aaah! Saçmalıyorum ben, ihanet zaten insanın yakınından, güvendiğinden gelir yalnızca.
***
Normal insanların dünyasında, "normal erkekler", kadınlar ve çocuklarla konuşurken seslerini ya böyle yumuşatıp tatlandırırlar ya da acı katarak sertleştirirler. Çünkü "normal erkekler"in, kadınlar ve çocuklarla kendi doğal sesleriyle konuşma alışkanlığı ve eğitimi yoktur.
***
Şiirin saati sabah değildir! Bu şiirlerin tam saatiyse alacakaranlıktı.
***
"Sizce Afife, sizce insan çok istediği şeyleri ille de bilinçli olarak, uyanık ve ayıkken, sonra fiziki..."
Ellerini uzattı.
"Elleriyle mi gerçekleştirir?.."
Ellerime baktım, tertemizdi. Her şeyi anladım. Hiç düşünemediğim kadar çok cinayet işlemiştim ben...
(...)
İnsan normal olmasa da, düşündüğü kadar masum, içten ve dürüst olmadığını öğrendiğinde, bunu kabullenmesi ve hazmetmesi çok zaman alıyor!
***
Kapı çalındı; bir kısa, bir uzun. Göz göze geldik.
"Bu bir dost," diye fısıldadı Romain.
Doğrusu canım sıkıldı. Ben onu bir dostla bile paylaşmak istemiyordum. Günlerdir görüşmüyorduk, onu özlemiştim. Hem...
***
Bende insanların adlarını ve soyadlarını bir arada öğrenmek ve kullanmak merakı vardır. Bunu bir hobi olduğu kadar, adların simgelediği kişilere duyulan saygı olarak da görmek olası tabii. Kimse Madam Curie'nin adının Marie olduğunu önemsemez. Puccini'nin, Giacomo; Magellan'ın, Fernand; Goethe'nin, Johann Wolfgang; Robespierre'in, Maximillien; Tagore'un, Rabindranat; Nedim'in, Ahmet; Greco'nun, Domenikos Theotokopulus; Pascal'ın, Blaise; Dadaloğlu'nun, Veli; Rimski-Korsakov'un, Nikolai; Descartes'ın; René; Seyrani'nin, Mehmet; Lévi-Strauss'un, Claude; Nehru'nun, Çri Jawaharlal; Nijinski'nin, Vaslav; Nesimi'nin, İmadettin; Fitnat Hanım'ın, Zübeyde; Rilke'nin, Rainer Maria; Gutenberg'in, Johannes; Baudelaire'in, Charles Pierre; Şeyh Galip'in, Mehmet Esat; Debussy'nin, Claude Achille; Kaygusuz Abdal'ın, Gaybi; Frei'ın Günter; Bertan'ın, Günsu ve Grieg'inkinin Edvard olduğunu...
Ama ben önemserim!
***
Aitti mi dedim? Yani ait olmak, sahip olmak benim kavram hazineme girdi mi? Ne zaman oldu bu? Yoksa bunlar, burada, yüzyılardır engizisyonun,ateşin, çarmıhın, kanın, barutun başaramadığını başarıp, bizi normalleştirdiler mi?
Oldu mu bu?
Oldum mu ben?
Oldum mu?
Normalleştim mi?
Normal miyim artık?
Artık?
Artık normal miyim?
Tanrım benim aklımı koru!..
Normallerden...
***
Birkaç dilde düşünüp, düş görebildiğim halde, insanın en güzel sesleri asıl ana dilinde kullanabileceğine inanıyorum ben.
Bir insanın birden fazla ana dili olabilir. Annesinin, babasının, okul eğitiminin ayrı dilleri arasında doğup büyüyen bir çocuğun, bütün bu dillere tamamen hakim olsa da, asıl ana dilini belirleyecek tek bir koşul vardır: O da ninnilerinin dilidir!.. Ama ninnilerle büyümemişse... Onu bilemem. Ninnisiz büyüyenlerin apayrı bir kültürü vardır.
***
Aşkın asıl tanımı, hayranlıktır. Ve birbirinden farklı yüzlerce hayranlık çeşidi vardır.
Aşk, hayranlık boyunca varolan, hayranlık kadar süren... Hepsi o kadarcık ve o kadar çok.
***
"Yaşamak güzel, ama var olmak zor.O halde böylesi bir işin mutlaka bir nedeni olmalı. Yoksa değer mi onca sıkıntı, acı ve hüzne?
Bence var olmanın haklı nedenleri vardır.
1- Azıcık sevgi (eğer),
2- Bir avuç sevinç (kırıntısı),
3- Bir çimdik kahkaha (sesi),
4- Bir beygir gücünde heyecan (titreşimi),
5- Binlerde birlik arayış (sanısı),
6- Hiç biriminde vefa (umudu),
7- Şaka niyetine dostluk (bir nisan)
Hem sonra, "Ağaç vardır / İnsansa var olur".
Var olmak kendini yeniden yaratmaktır.^
Ve...
Ve aslında her şey yalnızca bir şakadır Afife!
Hepsi bu."
^ Albert Camus
***
*
İçinde bulunduğumuz durumun ciddiyetini işitiyor, görüyor ama algılayamıyordum. Aşk yanlış zamanda felç etmişti bütün duygularımı ve aşk bitene dek uyuşmuş olarak kalacaktım. Aşkın saatini ayarlamak, en çok bizler için olanaksızdır! Çaresiz gülümsedim. Çok güzel olduğumu hissederek, çok güzel gülümsedim. Aşk çok güzelleştirir!
*
Sonra dayanamadım ve bu halimle normal insanlara benzediğimi düşünüp, kendime içerledim.
*
***
*
Terlemeyi, hapşırmayı, hatta horlamayı ve gülmeyi olumsuzlamayan normal insan kültürleri, ağlamayı bir zayıflık ve zavallılık, ağlamaya direnmeyi güçlülük olarak görmüşlerdir. Ve normal erkekler, zayıf ve zavallı yanlarını göstermekten çok korkarlar. Halbuki normal erkeklerin hep güçlü görünmek zorunluluğu gibi çok zayıf bir yanları vardır ve normal kadınlar için de erkeğin normali makbuldür.
*
***
*
İnsana "kendi olma özgürlüğü" bir başkası tarafından verilebilir mi? Bu denli büyük bir mutluluk şansı var mıdır? Hayır hayır, bu bir düş, bir yanılsamadır olsa olsa... Ya da insanın ancak kendisinin yaratacağı olanaksızı başarmak kıvancına bir özlem.
*
***
*
Bizim gibilerin hava ve su kadar gereksindiğimiz önemli bir şeydir "mahremiyet"! Aslında her insanın, hatta normal bile olsa her kişinin muhtaç olduğu, soyut göründüğü denli dirimsel ve bir o denli de önemli bir niteliktir bu. Çünkü kendine ait bir iç dünyası, içrek bir dinginliği, özbenliğine ayıracak zamanı ve sevgisi olmayan kişi, ancak toplu halde yaşayan ve toplu halde hisseden anonim bir canlı olarak sürüklenecektir yaşam selinde. Kendi başına karar veremeyen, özgür olamaz!
*
Oysa kendi kararlarını alıp, uygulayabilen, "birey" adındaki insanların mutlaka "mahremiyet"i vardır. Onlar, koşarken soluklanmayı, yorgunken dinlenmeyi, kalabalıktan ayrılıp kendi yönlerine gidebilmeyi ve ıssızlıkla çoğalabilmeyi bilenlerdir. Yalnızlığın yaratıcı gücünü tanımayanlar, kendileriyle hiçbir zaman tanışamazlar.
*
"Mahremiyet" kavramının bazı dillerde tam karşılığı bulunmadığının ayrımına varışım, o bazı toplumların bu kavrama pek de öyle gereksinmediği gerçeğini üzülerek öğretmişti bana. Üzülmüştüm, çünkü bu dillerden biri de kendi anadilimdi.
*
***
*
Bir insanı sevmek, bir insana aşık olmaya dönüştüğünde oluşan mucizeyi yaşıyorduk. Mucizelere bayılan, inanmak için can atan yüreklerimizi doyurup, bu mucizenin tadına vardık. Hiç acele etmeden, telaşlanmadan...
*
***
*
Mucizeler, ancak onlara inananlarca yaşanır ve aşk bir mucizedir! Sevinçten çıldıracak, özlemden çıldıracak ve heyecandan çıldıracak bir aşkı tanımamış olanlar, mucizelere de inanmazlar. Oysa aşk mucizesini yaşayanlar, aşkın doruk noktasında yaşanan cinselliği betimlemeye çalışmanın bir cinayet olduğunu bilirler. O ancak yaşanır! Ve yaşandıktan sonra, cinselliğin bütün öbür halleri artık renksiz, tatsız ve yoksul kalacaktır. Çünkü, aslını gören göz, en iyi öykünmeden bile incinir. Aslını tanıdıktan sonra, ancak onunla heyecanlanır, mutlanır, onunla doyumlanır. Ancak!
*
***
*
İnsanın adı Mikelanj, Goya, Mozart, Tolstoy, Dostoyevski ya da Malraux olunca, bir bakkal bile olamamak ölümden de acı gelir.
*
***
*
(...) Ağlayamayacak denli mutsuzdum. (...)
*
***
*
Ve deniz sustu.
Deniz sustu.
Sustu deniz.
Sustu.
Deniz.
Deniz aslında sus-tu.
Aslında.
Deniz.
Sus.
0 yazmadan duramayan var!:
Yorum Gönder