Bir arkadaşın bir yazısını okudum, ki bence iyi bir başlangıç yazısıydı kişisel olmaktan başka derdi olmayan bir blog için. Buyrunuz:
http://gunduzuykusu.blogspot.com/2009/12/ikilem.html
Yorum yaptırmıyormuş yazılara bilmeden ama farkında olarak. Ah benim içimdeki illakicevapvereceğimlik durur mu?
Hatırlamak için, daha doğrusu bir gün hatırlamayacağımdan korktuğum için yazıyorum. Başkası tarafından hatırlanması için değil.
O yüzdendir ki bugün Oz ve Dante ile konuştuğumuz kimin ne kadar nasıl neyi okuduğu kaygısını, nokta atışı yazılarım hariç taşımamam. Taşımak da istememem. Bazı yazıları hariç tuttum, çünkü bazı şeyler biri okusun diye, konuşulurken havada dağılacak olduğu için, göz kulaktan daha verimli bir duyu olduğu için yazılıyor. Onların da zaten okunacağını bildiğim için yine kaygı taşımıyorum gerçi.
Bunu blog haline getirmemin ise tek sebebi var: İlham. Bana nasıl okuduklarım ilham veriyorsa sıradan sayılabilecek hayatımda yaşadıklarımdan çok, yazımın konusu yaşadığım da olsa okuduğum şeyle zenginleştirmeye çalışıyorsam onu, birileri de benim yazdığımdan bir harf alsın, kelimenin üç katını kazansın istiyorum. İşte, tam da bunu istiyorum! Bunu kelimeye dökmeme aracı olan Ali Can'ın da yanaklarından öpüyorum.
(düşündüm de, zaten yorum olmazmış bu yazı :) bu arada yukarıdaki butonlar feysbuktan alıntı ve gerçektir)
(11 Ağustos 2010, Yuva2)
Kalbim Unutmuyor
3 hafta önce
0 yazmadan duramayan var!:
Yorum Gönder