Elimdeki rakı değil artık, Türk kahvesi...
From: David
Dear Shannon,
That is shocking news. Luckily I was sitting down when I read your email and not half way up a ladder or tree. How are you holding up? I am surprised you managed to attend work at all what with thinking about Missy out there cold, frightened and alone... possibly lying on the side of the road, her back legs squashed by a vehicle, calling out "Shannon, where are you?"
Although I have two clients expecting completed work this afternoon, I will, of course, drop everything and do whatever it takes to facilitate the speedy return of Missy.
Regards, David.
From: Shannon
yeah ok thanks. I know you dont like cats but I am really worried about mine. I have to leave at 1pm today.
From: David
Dear Shannon,
I never said I don't like cats. Once, having been invited to a party, I went clothes shopping beforehand and bought a pair of expensive G-Star boots. They were two sizes too small but I wanted them so badly I figured I could just wear them without socks and cut my toenails very short. As the party was only a few blocks from my place, I decided to walk. After the first block, I lost all feeling in my feet. Arriving at the party, I stumbled into a guy named Steven, spilling Malibu & coke onto his white Wham 'Choose Life' t-shirt, and he punched me. An hour or so after the incident, Steven sat down in a chair already occupied by a cat. The surprised cat clawed and snarled causing Steven to leap out of the chair, slip on a rug and strike his forehead onto the corner of a speaker; resulting in a two inch open gash. In its shock, the cat also defecated, leaving Steven with a foul stain down the back of his beige cargo pants. I liked that cat.
Attached poster as requested.
Regards, David.
From: Shannon
yeah thats not what I was looking for at all. it looks like a movie and how come the photo of Missy is so small?
From: David
Dear Shannon,
It's a design thing. The cat is lost in the negative space.
Regards, David.
From: Shannon
Thats just stupid. Can you do it properly please? I am extremely emotional over this and was up all night in tears. you seem to think it is funny. Can you make the photo bigger please and fix the text and do it in colour please. Thanks.
From: David
Dear Shannon,
Having worked with designers for a few years now, I would have assumed you understood, despite our vague suggestions otherwise, we do not welcome constructive criticism. I don't come downstairs and tell you how to send text messages, log onto Facebook and look out of the window. I am willing to overlook this faux pas due to you no doubt being preoccupied with thoughts of Missy attempting to make her way home across busy intersections or being trapped in a drain as it slowly fills with water. I spent three days down a well once but that was just for fun.
I have amended and attached the poster as per your instructions.
Regards, David.
From: Shannon
This is worse than the other one. can you make it so it shows the whole photo of Missy and delete the stupid text that says missing missy off it? I just want it to say Lost.
From: David
From: Shannon
yeah can you do the poster or not? I just want a photo and the word lost and the telephone number and when and where she was lost and her name. Not like a movie poster or anything stupid. I have to leave early today. If it was your cat I would help you. Thanks.
From: David
Dear Shannon,
I don't have a cat. I once agreed to look after a friend's cat for a week but after he dropped it off at my apartment and explained the concept of kitty litter, I kept the cat in a closed cardboard box in the shed and forgot about it. If I wanted to feed something and clean faeces, I wouldn't have put my mother in that home after her stroke. A week later, when my friend came to collect his cat, I pretended that I was not home and mailed the box to him. Apparently I failed to put enough stamps on the package and he had to collect it from the post office and pay eighteen dollars. He still goes on about that sometimes, people need to learn to let go.
I have attached the amended version of your poster as per your detailed instructions.
Regards, David.
From: Shannon
Thats not my cat. where did you get that picture from? That cat is orange. I gave you a photo of my cat.
From: David
I know, but that one is cute. As Missy has quite possibly met any one of several violent ends, it is possible you might get a better cat out of this. If anybody calls and says "I haven't seen your orange cat but I did find a black and white one with its hind legs run over by a car, do you want it?" you can politely decline and save yourself a costly veterinarian bill.
I knew someone who had a basset hound that had its hind legs removed after an accident and it had to walk around with one of those little buggies with wheels. If it had been my dog I would have asked for all its legs to be removed and replaced with wheels and had a remote control installed. I could charge neighbourhood kids for rides and enter it in races. If I did the same with a horse I could drive it to work. I would call it Steven.
Regards, David.
From: Shannon
Please just use the photo I gave you.
From: David
From: Shannon
I didnt say there was a reward. I dont have $2000 dollars. What did you even put that there for? Apart from that it is perfect can you please remove the reward bit. Thanks Shan.
From: David
From: Shannon
Can you just please take the reward bit off altogether? I have to leave in ten minutes and I still have to make photocopies of it.
From: David
From: ShannonEvlilik meselesi kafamı kurcalıyor bir süredir.
Hiç evlenme karşıtı, aman-imza-dediğin-nedir-ki'ci biri olmadım. Yine İELli eski bir arkadaşın iddia ettiği üzre, "hükümet nikahı da neymiş, makbul olan Allah katındaki nikahtır" da demedim. Evlilik düşkünü de olmadım; düğününü 10 yaşından planlayıp gelinlik dergilerinden model de kesmedim (gelinlik dergisi demişken es geçmeyeyim, buyrun ve buyrun), gazetelerin verdiği karton bebeklere de spor şıklığı tercih ettirmişimdir her daim. Evlilik benim için, ilişkinin kronolojisinde bir sebeple karşı karşıya gelinmesi doğal karşılanacak olan ve kimsenin büyütüp şaşırmayacağı bir vakadır.
Bu aralar evlilik meselesini biraz da mecburen irdeliyorum; malum yaz mevsimi, yastık altındaki altınlar Edirne'den Ardahan'a elden ele dolaşıyor, kendim bu yılı sanıyorum bir düğünle atlattım ama etrafımda oldukça yakından tanıdığım ve bundan 2 yıl önce olsa düğününe davet edilecek olduğum insanlar evleniyor, lise arkadaşlarım evleniyor; kız istemeler, nişanlar gırla.
Hayır işin kötüsü, hepsini uzaktan izliyorum. Hep ikinci-üçüncü derece arkadaşları veya işten birilerini tebrik etmek gerekiyor; diyorum ki artık birimiz evlensin ve böyle düğününe gitmek için can atalım, öyle bir oynayalım ki o kadar olsun! Bende henüz böyle bir durum olmadı, hani Uğur evlendi diye düşünürüm ama eh nispeten, kendisi de bana kızmayacaktır, o da değil benim dediğim. Lise arkadaşlarımdan biri evlensin mesela, mesela ilk erkek arkadaşım evlensin; veya Şahin, Cihan veya üniversiteden birileri, Askı, Sinem falan işte... Koşa koşa gideceğimiz bir düğün istiyorum. Belki seneye olur, sinyalleri verildi, ayrıntılar yakında :)
Hazırlık sınıfı boyunca muhabbetim olan, sonra da bir şekilde feysbuk mesajlaşmalarımızın mailleşmeye döndüğü; koltuğuna sığdırdığı karpuzları hep takdir ettiğim 4.0'lık bir adam evlendi bugünlerde. Ortak tanıdıklarımızdan nikahına çağırılan çok fazla insan olmadığını biliyorum ve Temmuz ayının haftasonlarını İstanbul'da geçirsem mutlaka giderdim nikahına. Sadece, daha önceki bir muhabbetimize binaen "bir ömür boyu yanyana film izlemeleri" dileklerinde bulunabildim. Sanıyorum arkadaşım, en çok hoşuna giden dileğin bu olduğunu söylerken samimiydi ve ben sırf davet edilmiş olmanın sevincini "burcucum tebrikler - tşkkürler cnm"dan öte bir şey yazarak geri verebildiğim için çok mutlu oldum.
Bu yaz sıradüğünleri, bunların peşi sıra okuduğum başka birtakım yazılar ve tesadüfen dahil olduğum konuşmalardan çıkan şey (bu aralar) şu: İnsan beraber olacağı kişiyi bulunca bunu anlıyor. Evlenmek, çocuk yapmak falan filan değil... Sadece ömür boyu 'biz'li cümleler kurmak istediği insan karşısına çıktığında evlenilir mi evlenilmez mi, iyi anne/baba olur mu, evi arabası var mı, ailesi kapalı mı gibi ikincil sorulara takılmayacak kadar şüphesiz oluyor.
Ben rüyada yaşamıyorum, bunlar oluyor-muş. Bugün bunu duyacağımı pek tahmin etmeyeceğim biri "sürekli merak ediyorsun ya doğru insan kim, onu bulur muyum diye... bulunca hissediyorsun işte, çok garip" diyerek tescilledi durumu.
O an bana "ayrılmasaydık bu yaz yüzük bakıyor olurduk" diyen eski sevgilimi düşündüm ister istemez. Bu lafı bir tsss-sometimes gülümsemesi ile karşıladım sanıyorum, ya da öyle hatırlamak istiyorum. Sonra düşündükçe beni biraz sinirlendirdiğini fark ettim.
Sanki öyle bir talep ya da öyle bir şüphesizlik varmış gibi ortada... Karşılıklı olarak tabi...
Sanki ne zaman benim ağzımdan çıkan veya çıkmayan bir "evlenince" lafı geçse dili yanmış gibi "evlenirsek" diye düzelten aynı adam değilmiş gibi...
Rengi giderek mora çeviren bu ilişkiyi ikimiz yaşamamışız gibi... Bir şey demek zorunda hissetmeye ne gerek var?
Ersin Karabulut çizdi bu hafta, evlenmeyeceklerini içten içe bilen ama gelecekle ilgili bireysel plan yapmanın ayıp olduğunu düşündüğü için beraber köpek bakan çifti. Biri gerçeği göz ardı edip o köpeği almakta diretse ne olurdu?
Son günlerde üst üste gelenler, tepeden bana bir inancımı kaybetmeme sinyali midir, herkes benim gördüğüm kadar sığlaşmadı mı gerçekten, bunu şimdilik bilmiyorum. Eğer sinyalse, birazını Şahin'ime yansıtmak istiyorum :)
Başkalarının evliliklerinden ve ilgili düşüncelerinden çok bahsettim sanırım. Bana gelince... Ben bir kez nişan attım. 13 Haziran 2006 gecesi (14 Haziran da olmuş olabilir saat itibariyle) uzunca zamandır çeşitli parmaklarımda taşıdığım yüzüğümü Hisarüstü'nde bir balkonda çıkardım, cebime koydum. Kimseye iade etmedim, kimse alamaz onu benden.
Üstünde iki insan yerine bir kulüp ismi yazıyor olabilir o yüzüğün, ama parmaktan çıkarken verdiği kalp ağrısının benzer olduğuna yemin edebilirim.
(26 Temmuz 2010, Akaretler)
***
İstediğim bir tatil var. Yalnız başıma, veya yalnız olabileceğim bir birliktelikle. Birlikteliğin illa ilişki demek olması gerekmediğini biliyorsun, bu kadar zamandır yazdıklarımı okuyorsan. Daha önce de demiştim ya, ben yazarken kendi işine bakacak biri olsun bir kol mesafesi kadar uzağımda. Mezunlar Günü'nde okuldan aldığım defterciği daha hiç kullanmadım, telefona herhangi bir şey yazmak beni illet ediyor. Bu yazı da gördüğün gibi saçmasapan bir yere gidiyor. Yerin altında bir anakonda yılanının geçtiğini fark ettiğim sevgili evime kavuşmama ve uzun sürelik orucumu bozmama ver. Anakonda da ayrı bi konu, hadi hayırlısı.
Foto: Bozcaada Corvus, Temmuz 2010
Eve girdik, bilgisayar başına oturdum. Yazacak o kadar çok şey var ki, düşünecek o kadar çok şey var ki; tüm gün, kalabalık, yalnız. Her şey kafamda uçuşuyor, bazılarını tutup not ediyorum (mesela, dün deniz kenarında yatıp göğe bakarken keşke bembeyaz bulutlar olsa, gene hepsini bir şeye benzetsem dedim. Bulutluluk özlemi. Bulutlar hep bembeyaz, pof pof olsa bulutsuzluk özlemi'nin adı ne olurdu, onu düşündüm), diyorum ki otursam mı yalnız başıma evde biraz, birazını döksem mi, ama deniz beni çağırıyor, içim elvermiyor tatilimden, tatilden daha az önemli -mi?- ve daha çok fırsat bulduğum bir şey için, -yazmak için- yemek.
Yazamadım, kapattım bilgisayarı, uyudum.
Saat 2 oldu, uyandım. İş aramış, güç aramış, Ahmet aramış -kız arkadaşına evlenme teklif edeceği gün bizi Bursa'ya çağırmak için!-, Kaan denize gitmiş, Gürcan televizyonda bir Nuri Alço filmi bulmuş... Bilgisayar yine koltuğun üstünde, yine beni çağırıyor, yok abi, mutlak sessizlik lazım bana. Mutlak yalnızlık, o da çok zor değil.
Yazamıyorum, kapatıyorum bilgisayarı, onun yerine denize atlıyor ve dalıp gidiyorum, uzaklaşıyorum.
Burc Beach, Kilyos
Ben kadın ve erkek cinsel organlarını simgelediklerini düşünürüm hep bu sembollerin, ve aklımda öyle kalmıştır yıllardır, hiç şaşmaz (fizyoloji Ch26'yı beklemedik tabi bunları öğrenmek için). Yoksa Yonca Evcimik de o dönem kocasının hatırına filan, erkek cinsiyet sembolü taşıyor olabilirdi boynunda pekala.
Ancak, insanların böyle şeyleri bilmek zorunda olduğunu düşünmüyorum. O yüzden, madem kadın, erkek, bayan, bay, erkişi, hanımkişi filan yazmak istenmiyor tuvalet girişine, o zaman esprili bir şey yapılsın şöyle:
Chefoods, Ayayorgi - Çeşme (öyle zırtapoz bir yer de değil)
Herkes anlasın işte hangi tuvalete girdiğini, önce birinin girmesini bekleyip yönünü belirlemeden...
Hayatın her alanında mizahı seviyoruz, destekliyoruz!
Kısa bir süre denize giremiyorum, bir sukurbağasının bu saatte evde ne işi olur yoksa?
Ah bu, bir tribin içine girip saklanamama rahatsızlığı, nasıl olur ya diye -hala- şaşırma salaklığı yok mu... Yanımda bana bu kadar değer veren adamlar varken, başka kimlere arkadaş, kimlere can dediğime; kimi alnından öptüğüme şaşıyorum.
Oysa ki neredeyse hiç tanımadığım bir Kaan'ın bir ICAMES gecesi manzarada çitlere yaslanmış yatarken bana verdiği sıcaklığı başka kimse vermemiştir. Bu kadar kısa sürede... Bu kadar kocaman bir adamın omzuna yaslanıp, çitler bizi kaldırır mı, aşağı düşer miyiz diye endişelenmemek olası mıydı? O yanımdayken düşmeyeceğimi biliyordum demek ki!
Hey gidi...
İçimdeki sıkıntı begonvillerimize baktıkça geçiyor. Dün nargile dumanıyla üfledim birazını. Bu akşam da rakıyla içimi temizleyeyim, su ayağımdan alsın tüm elektriği, götürsün istiyorum.
Huzur istiyor, huzur buluyorum. Ötesi boşmuş gibi, İstanbul yokmuş gibi.
Yarı kanka/yarı Güzin abla kafasındayım şu an. Kafamın yarısı makara-tukaraya, diğer yarısı da onu görmeye, buna zaman ayırmaya çalışıyor; bir çeşit gönüllülükle geçiyor hayatım. Şikayetçi değilim, yine de canımın gerçekten istemediği yerlerde olmamak için direnç göstermeye karar verdim bir süredir. Kendimi paralamamaya yani.
"Kadınlar kaybetmeyi sever, ama bazı şeyleri" sloganlı bir zayıflatıcı zımbırtı reklamı vardı.
Biraz paranoyakça ama...
Hep "iyi böyle ya" dememin arkasında ne var?
Fiziksel olarak değişirsem, ilişkilerimden kaybedeceğimden korkuyor olabilir miyim acaba?
Sanki sana yıldız yerine gülmeyi bilen bir sürü çan vermişim gibi.