Çeşme'ye, birazdan başlayacak olan toplantıyı bahane edip plajlarda ve hatta çimlerde yatıp yuvarlanmaya geldik. Kalabalık bir grubuz, dediğim gibi bu grubun tümü de benim canımın içi olan, beraber tatile gidecek olsam onlarla giderim dediğim adamlar değil, hatta birkaç tanesini ilk defa görüyorum. Ama bu, akşam aynı masada oturup yemek yemek için Alaçatı kalabalığında 15 kişiyi kaldıracak bir yer bulmaya çalışmayacağım anlamına gelmiyor.
Çünkü ben, kalabalık yemekleri seven ve beraber çıkılan yolda eğer beraber yemek yemeye karar vermişsek, ayrılmamak gerektiğine inanan bir insanım. "Vefa yalnızca İstanbul'da bir semt değilmiş" demişti biri benim için. Evet abi, değildir.
Yanlış anlaşılmasın, herkes sürekli beraber olacak diye bir şart tabi ki yok. Biri gider dalışını yapar, uyur, sabaha kadar içer falan; ayrıca biri "sizi seviyorum, beni rahat bırakın arkadaşlar" dediğinde "hayır abi illa ki bizimle takılacaksın" diyecek halimiz de yok. Benim uyuzlandığım şey, beraber tatil yapacak olma beklentisi yaratıp, ellerini çırparak heyoo diye sevine sevine geldikten sonra, başka iki adam çağırdığı anda satışı koyup gitmek. Artı, hiçbirimizin istemediği ama karşı taraf zor durumda kalmasın diye kabul ettiği alakasız bir insanı da en azından gece yatıya kalma anlamında başımıza musallat edip gitmek ve bunu kimseye haber vermek zorunda hissetmemek.
Bana birisi çıkıp sen aşırı hassasiyet gösteriyorsun dese, belki de haklısındır derim. Benim sinirlendiğim sebepler başka olabilir, ama sinir aynı sinir. Kaldıramıyorum.
İnsanda hep bir karşı tarafa yamanmaya çalışan birey hissiyatı yaratan grupları sevmiyorum. Starbucks'ta otururken de sevmiyorum, tatilde de, evde dizi izlerken de.
Bu illa ki açık açık konuşulacak bir konu, ve bunu ben konuşmazsam kimse yapamayacak.
Kalbim Unutmuyor
3 hafta önce
0 yazmadan duramayan var!:
Yorum Gönder