Eve girdik, bilgisayar başına oturdum. Yazacak o kadar çok şey var ki, düşünecek o kadar çok şey var ki; tüm gün, kalabalık, yalnız. Her şey kafamda uçuşuyor, bazılarını tutup not ediyorum (mesela, dün deniz kenarında yatıp göğe bakarken keşke bembeyaz bulutlar olsa, gene hepsini bir şeye benzetsem dedim. Bulutluluk özlemi. Bulutlar hep bembeyaz, pof pof olsa bulutsuzluk özlemi'nin adı ne olurdu, onu düşündüm), diyorum ki otursam mı yalnız başıma evde biraz, birazını döksem mi, ama deniz beni çağırıyor, içim elvermiyor tatilimden, tatilden daha az önemli -mi?- ve daha çok fırsat bulduğum bir şey için, -yazmak için- yemek.
Yazamadım, kapattım bilgisayarı, uyudum.
Saat 2 oldu, uyandım. İş aramış, güç aramış, Ahmet aramış -kız arkadaşına evlenme teklif edeceği gün bizi Bursa'ya çağırmak için!-, Kaan denize gitmiş, Gürcan televizyonda bir Nuri Alço filmi bulmuş... Bilgisayar yine koltuğun üstünde, yine beni çağırıyor, yok abi, mutlak sessizlik lazım bana. Mutlak yalnızlık, o da çok zor değil.
Yazamıyorum, kapatıyorum bilgisayarı, onun yerine denize atlıyor ve dalıp gidiyorum, uzaklaşıyorum.
0 yazmadan duramayan var!:
Yorum Gönder