Spor salonuna üyeliğimi uzatmamamın, spora gidecek zamanım olmaması dışında bir sebebi var: İnsanların rüküşlüğü; yok hayır, teşhirciliği.
Spor salonuna yazılırken envai çeşit tişörtler, şortlar, aksesuarlar almış değilim. Aksesuar da nedir demeyin, neler var neler: Rengarenk bluetooth kulaklıklardan tutun da koca koca küpelere; bonenin mecburi olduğu havuza girilirken bikiniyle -ip bikiniyle 50 tur yüzmek de ayrı konu- uyumlu seçilen havluya, saç bandına, gözlüğe kadar aklınıza gelebilecek veya gelemeyecek yüzlerce şey. İnsanlar spora koca bulmaya mı geliyor abi?!
Şimdi bu rüküşlük bir yere kadar... Lakin, insanı homofobikliğe iten soyunma odası görüntüleridir beni benden alan. Hamamdaki çıplaklıktan rahatsız olan biri değilim. Soyunma odalarında da her tarafta kabin olsun gibi bir beklentim yok, insanlar dolaplarının önünde giyiniverirler, olur biter ama hayır! "-İvermek"ten hiçbir şey anlamamış teşhirci birtakım tiplerin defilesini izlemek zorunda kalmak sözkonusu. Ben de yılbaşlarında cnbc-e ile şenlenen bir insanım ama hatırlatırım, o iç çamaşırları Victoria's Secret marka değil, o kadınlar da Adriana Lima değil.
Daha da kötüsü, kendini hepten odalarının mahremiyetinde addedenler: Evde adam varken ve saçınızı orta yerde kuruturken de mi çırılçıplaksınız amk?
Bunun nedeni nedir, anlamıyorum. Bir arkadaşım lezbiyen olduğu izlenimi verecek iki-üç cümle kurup bu tiplerin çil yavrusu gibi dağılmasını sağlayabildiğine göre, olay (bu sefer) herkesi kendine aşık etmek değil. Ortamda erkekvari bir tehdit hissedince örtünüyorlar çünkü. "Haram var" kafası. Yobazlara bak ulan. Benim yanımda neden gereksiz gereksiz eğilip kalkıyorsun o zaman?
Yok arkadaş, ben inatla spora devam ettiğim aylar boyunca da alışamadım buna. Bir daha yazılacak olursam, kendi okulum gibi daha mütevazı bir yere yazılacağım, o kesin. İnsanları havuz hallerinden daha çıplak görmek zorunda kalmam böylece.
Tüm bunları yazmama neden olan şey, havalimanında gördüğüm bir reklam. Benim salondan farklı olduğunu sanmıyorum ama niyet güzel işte:
Valla ter atana ekmek yok spor salonlarında, söyleyeyim. Koca bulmak istiyorsanız sizi şöyle alalım...
Şimdi bu rüküşlük bir yere kadar... Lakin, insanı homofobikliğe iten soyunma odası görüntüleridir beni benden alan. Hamamdaki çıplaklıktan rahatsız olan biri değilim. Soyunma odalarında da her tarafta kabin olsun gibi bir beklentim yok, insanlar dolaplarının önünde giyiniverirler, olur biter ama hayır! "-İvermek"ten hiçbir şey anlamamış teşhirci birtakım tiplerin defilesini izlemek zorunda kalmak sözkonusu. Ben de yılbaşlarında cnbc-e ile şenlenen bir insanım ama hatırlatırım, o iç çamaşırları Victoria's Secret marka değil, o kadınlar da Adriana Lima değil.
Daha da kötüsü, kendini hepten odalarının mahremiyetinde addedenler: Evde adam varken ve saçınızı orta yerde kuruturken de mi çırılçıplaksınız amk?
Bunun nedeni nedir, anlamıyorum. Bir arkadaşım lezbiyen olduğu izlenimi verecek iki-üç cümle kurup bu tiplerin çil yavrusu gibi dağılmasını sağlayabildiğine göre, olay (bu sefer) herkesi kendine aşık etmek değil. Ortamda erkekvari bir tehdit hissedince örtünüyorlar çünkü. "Haram var" kafası. Yobazlara bak ulan. Benim yanımda neden gereksiz gereksiz eğilip kalkıyorsun o zaman?
Yok arkadaş, ben inatla spora devam ettiğim aylar boyunca da alışamadım buna. Bir daha yazılacak olursam, kendi okulum gibi daha mütevazı bir yere yazılacağım, o kesin. İnsanları havuz hallerinden daha çıplak görmek zorunda kalmam böylece.
Tüm bunları yazmama neden olan şey, havalimanında gördüğüm bir reklam. Benim salondan farklı olduğunu sanmıyorum ama niyet güzel işte:
Valla ter atana ekmek yok spor salonlarında, söyleyeyim. Koca bulmak istiyorsanız sizi şöyle alalım...
0 yazmadan duramayan var!:
Yorum Gönder