Bulduğu ilk banka oturdu.
Elleri titriyor, alnından boncuk boncuk terler süzülüyordu.
Tam, "Bayılıyorum galiba" diye düşünüyordu ki, saçlarında yumuşacık, sevgi dolu bir el hissetti.
Gözlerini kapadı, başını arkaya doğru attı.
Yaşadıklarına inanamıyordu...
(...)
Sahibini bilmediği, tanımadığı o el saçlarında gezindikçe içindeki büyük boşluğun dolduğunu hissetti.
Hem kendisini okşayan o elin sahibini sevdi gözlerini hiç açmadan, hem de sevilmeye hala ihtiyaç duyabildiği için kendini...
(...)
"... Ne kadar ihtiyacım varmış" diye yanıt verdi adam. Sonra ekledi: "Böyle bir şeye ihtiyacım olduğunu nasıl anladınız?"
Kadın okşamayı hiç kesmedi. Sır vermek istercesine adamın kulağına yaklaştırdı dudaklarını.
"Yirmi yıldır yalnızım. Yalnız bir insanın en çok ihtiyaç duyduğu şeyi çok iyi bilecek yaştayım."
Sonra hınzırca güldü.
"Hem biliyor musun, ben de bu banka oturup sırf birileri saçımı okşasın diye kim bilir kaç defa fenalaşmış numarası yaptım!"
Fenalaşmış numarası yapacak kadar yaşlı ve yalnız olmak ve bunu birilerinin düşünmesi, yaşaması veya yazması...
Tokat gibi.
0 yazmadan duramayan var!:
Yorum Gönder