Gereğinden fazla güldüm bu akşam. Aşk-ı Memnu'da Bihter'in her bir yüz ifadesine, melankolisine, saçı bozulmasın diye kafasını koltuktan sarkıtıp ağlayışına, Çetin Özder'in tipine; sokaktan geçerken duyulduklarını düşünmeden bağıra bağıra konuşanlara, azıcık içmiş tiplere (her sarhoşun içinde nara atan bir mahalle kabadayısı vardır); yeni mondi reklamına -ki eskisi kadar kötü- güldüm.
Yüzümde müstehzi bir ifadeyle bir keyif sigarası içtim. Ama hala hastayım evet.
Unutuldum lan :)
***
Güldüğüm veya gülümsediğim şey kendimle ilgili: Yavaş yavaş bağışıklık kazanıyorum, artık öyle bir şarkıyla içimdeki acı verme isteği azalmıyor; artık ben yanlış mı yapıyorum, çok mu sıkboğaz ediyorum, hatalı mı düşünüyorum, ben mi değiştim diye sormuyorum; eh, napayım, demek ki ben böyleyim ve artık böyle.
Sevindirici olan, her seferinde daha alçaktan aşağı düşmek. Bu, evet :)
Artık yargılanmam/garipsenmem herhalde. İçimden geldiği gibi, içimden geldiği kadar...
İçimden gelen ile...
Silsem de, silsen de si-lin-mez. Yavaş yavaş, zamanla.
Kalbim Unutmuyor
3 hafta önce
2 yazmadan duramayan var!:
yaşlanıyosun demiycem onun kibarını söyliicem tecrübe :P
yaşlanmak da sorun değil, ama tecrübe daha şık duruyor haklısın :)
Yorum Gönder