Teyzemin balkonunda, tam çatıya çıkan merdivenin altında şöyle bir alan var. Kendime ait alanlara kendimi bildim bileli aşık olduğumdan, girer hep bu kuytuya otururum ben. Orada ederim kahvaltımı. Eniştem hayattayken burası onun yeriydi, akşam yemeklerinde beraberken, bu tarafta oturamazdım.
Her evin bir direği var kendine göre...
Geçen yıl bir gondol olan yer bu yıl bildiğin lunapark olmuş. Yine de Amasra'dayız ya, zıplama zımbırtısının üstüne çıkamıyoruz. Çok büyüğüz çünkü. Askı kanjimle geçtiğimiz yıl çok üzülmüştük bu duruma.
Hayır bize çıkma diyen de, bizi taşımayacak olmasından kaynaklanan bir kural değil. "Etraf ne der" kafası.
Her bebek, her çocuk güzel olur diyenlere kılım. Olmaz arkadaş. Bebeği malesef çirkin olan ebeveynlerin uydurmasıdır bu. Üzülmesinler, benim kardeşim de çok çirkindi bebekken, öyle böyle değil. Sonra dünya yakışıklısı oldu :)
Ama bu yukarıdaki, sanıyorum son zamanlarda gördüğüm en güzel kız. Deren. Ve çok can yakacak gibi duruyor ileride...
Bu da balkon. Bu kadar çiçeğe bakabilir miyim acaba ben mesela, daha kendime bakamıyorum.
Baya iyi.
Biz küçükken buradan çıkmak bilmezdik, ama biz küçükken çok yaratıcı oyuncaklar vardı çocuk parklarında. Tamam demirdi, paslanabilirdi, bu kadar renkli de değildi ama kolay kolay kırılmazdı ve bu kadar bir örnek değildi.
Bir anı, bu parkın eski halinden: Annemler, gece yarısı Bedenaltı gezmelerinden dönerken, etrafta hiç çocuk ve ebeveynleri yokken (etraf ne der kafası uykuya yatmışken) salıncakta sallanırlardı (benden ziyade, içimdeki çocuk anneme çekmiştir). Teyzem ve rahmetli arkadaşı Muazzez teyze de anneme uyup salıncağa bindiler bir gece. Amma velakin salıncaklar o zaman demirdi, böyle kolçaklı sandalye gibi, yani oturunca kolunuzu demire dayayabilirdiniz ama kolçağın altı, oturduğunuz yere kadar boştu. Bizim aida bardak biçimli Türk kadını tiplememize, hele de salıncak kendilerine göre yapılmamışsa, hiç uymayacak bir biçim. Nitekim, Muazzez teyze oturdu, sallandı bir miktar, ama bir daha kalkamadı. Sıkıştı çünkü, uzun süre oturunca demirlerden çıkaramadık kendisini. Annemle teyzemin iki yandan onu çekişini, bir yandan da gülmekten gözlerinden yaş geldiğini hatırlıyorum.
Hey gidi.
Burası da, babamla evlendikleri yerin önü. Ordan geçerken bunu hatırlamadığına eminim.
Hayır, istemiyoruz. 17 oteli ve sayısız pansiyonuyla, bu haliyle bile çok kalabalık Amasra. Ama en azından turistik, en azından temiz daha.
Amasra'yı rahat bırakın ulan!
*
Çeşm-i Cihan hikayesini de yazayım da eksik kalmasın:
Fatih Sultan Mehmet'in orduları Amasra'yı aldıktan sonra Fatih, yanında lalası (hocası) ile fethettikleri yerleri dolaşırken Amasra'ya gelir. Şimdi Bakacak denen tepe, Bartın'dan gelirken Amasra'nın ilk kez görüldüğü (ve şaşırmamak gerektiği) yerdir. Fatih, tepeden Amasra'ya bakar ve "Lala, lala, Çeşm-i Cihan bu mu ola?" der.
Çeşm-i Cihan, dünyanın gözü demektir.
0 yazmadan duramayan var!:
Yorum Gönder