... yazı kalır.

bellatrix begins: batman gibi değil, anka kuşu gibi!

~ çağrışıyorum ~

şöyle olmak lazım belki aslında (o yüzden mi 25 yaşında çocuk gibiyim sıklıkla?)

biraz önce 1980 çalıyordu, sigaramın dumanına sarsam saklasam seni... ilkgençliğim ezginin günlüğü dinleyerek geçmedi benim, bu şarkıyla başladım diyebilirim, o da üniversitede filan anca... ezginin günlüğünü ezgi diye bir kadın vokalin içinde bulunduğu grup olarak sanacak kadar alakasızdım o zamanlar (daha sonra da düş sokağı sakinleri ile karıştırmışlığım var).

külüstür geldi aklıma ard arda bıkmadan bu şarkıyı çalmasıyla. seviyorum böyle yerleri; evsel, loş, ersin karabulut'un çizdiği ve keşke olsa dediği bir "her zamankinden" mekanı işte; sahibinin sana adınla hitap ettiği; giderken giyinmek, süslenmek zorunda olmadığın ve mutlaka tanıdık birileriyle karşılaştığın yer. külüstür benim için böyle bir yer değil ama bazıları için öyle olması hoşuma gidiyor yine de. babamın adaya dönüp durması gibi, külüstür etrafında dönüp duran arkadaşlarım oldu benim, arkadaşımın arkadaşları, arkadaşlarım... buna döneceğiz.

bir üniversiteye ait olmuş yerler hoşuma gider. bakar'ı da bu yüzden çok seviyorum; yoksa etiyle tavuğu dışında bir şey yenecek gibi değil. ben mezeciyimdir oysa, patlıcan salatamla börülcem önümde olsun isterim. hayır deniz börülcesi değil. neyse, bakar'ın da peyniri güzel canım.

ne güzel bakar'a giderdik eskiden. lab aralarında bile. o zaman bir tane arabamız vardı, rengi berbat bir audi. bd, baaş denyosu'nun kısaltması gibiydi. şimdi hepimizin birer arabası var ama afedersiniz, bi boka benzemiyoruz. 9 kişi bir arabaya sığmaya uğraşmadığımız sürece de iflah olmayacağız bir daha.

bakar'ın hala eski tadı var ama kırk yılda bir sezolarla işte, işlerimiz, sevgilileri ve başka hayatlar elverdiğince.

kızıyorum sezai'ye, ben sezai'ye kızdığımda hep sezai diye hitap ederim, ayh! diyorum, kırk yılda bir görüşmüşüz, işi gücü, bizi bırakıp kulübü kurtarıyor hala, sus be adam, bak karışmıcam deyip deyip gene en çok sen konuşuyorsun. bense tutuyorum kendimi, zor ama tutuyorum, laf sokacağım yoksa, istemiyorum. moraller bozulmasın, yüksek kalsın sütler; ENSO (evet büyük harfle) hiç bu kadar "yeni" olmamıştı ki, başkanla yardımcı dışında herkes yeni. bir de böyle olsun bakalım, belki istifa etmezler. istifa ne ya? bırakıp gitmek ne? her haltı kendi zamanımızla karşılaştırıyormuşuz ya, bizim zamanımızda diye başlamadan, geniş zamanla çekebilirim bu cümleyi: kulüp bırakıp gidilmez, nokta.

bu beni kesmeyecek dimi, istemesem de yazacağım kulübü ben sonra, başka bir yazıda. belki biri anlar beni, "ben seni çok iyi anladım" diyen ama ne düşündüğüm, hissettiğim hakkında zerre fikri olmayan eski başkanın aksine, derdimin ne olduğunu anlar. birileri. bu vizyonda birilerini seçmişlerdir, umuyorum.

öyle bir şeyler işte. ah şimdi ofiste olmasaydım. öğle tatilimi istediğim gibi geçirme imkanım yok mu? gidip bi bira içseydim, bi bira bana mısın demez bana. işi gücü bıraksam mı lan acaba? onun için önce işi bırakıp ne iş yapacağımı bulmam lazım (ip atlama ipi gibi oldu, evet). hayatta bomboş oturduğum bir zaman dilimi düşünemiyorum, hayır bu yüz milyon trilyon oracle çıkarsa lotodan efendim, yine de çalışırım değil. o zaman para için çalışmam, oturur kitap okurum, takı yaparım, müzik cdsi alırım o kadar param var yani, bir şey çalmayı öğrenirim, vasconcelos'u, coelho'yu kendi dillerinde okumak için dil öğrenirim üff hem de ne biçim...

ama şimdi yaşamam gerekiyor ve bu işi yapmasam da çalışmam lazım, daha çok sevdiğim bir iş var mı bir yerlerde beni bekleyen... ben bir şeyi kaybettim mi hep öyle düşünürüm, şimdi o şey saklandığı yerde bekliyor bulunmak için, böyle duruyor orda, nerde olabilir ki? genelde de bulamam, böyle eşya mı bulunur allasen. ama düşünce işte. torba değil ki büzesin.

aklıma yüz bin şey daha üşüştü ama bak, demin külüstür diyodum ne biçim dağıttık lafı. grooveshark eksik bir şey var'a geçti, grup gündoğarken yorumuyla, benim sevdiğim. çayım sigaram, her şeyim tamam; bizim simitçide çektirdiği bi fotoğraf vardı gödekoğlu'nun, önünde çay, sigarasını yakarken; bana onu hatırlatıyor. altına da "lan simitçide çektirmişsin alt tarafı, bu ne havalar" yazıp bozmuştum havasını heheh :) o fotoğraf bir yana, göbel gelir aklıma bu çalarken, ne acayip adamdır o da ("adamdı" yazacaktım, ne bu dedim sanki ölmüş gibi. ama adam dünyanın bir ucunda veya malta neredeyse orada. sahi, malta nerede? en kötü dersimin coğrafya olduğunu söylemiş miydim?)

neden tanıyorum bu adamları? hayır çok seviyorum onları da getirdiklerini, yani onlardan öğrendiklerimi de, birinin bana olabildiğince sevecenliğiyle gülüm demesi çok hoşuma gidiyor, birinin anlamadığım ve laf yetiştiremediğim şeyler söylemesi, iki-üç kişi arasında yıllarla oluşan o frekansı yakalamaya çalışmak ve zorlanmak bunun için; birinin beni çağırması, birinin benimle rakı içmesi, birinin bana güvenmesi, birinin ben aradığımda şaşırması... güzel işte. o değil, bu adamları nerden tanıyorum? geçenlerde konuştuğumuz gibi, kız mı hep "adapte olan"?

aslında benim hayatıma hiç gir(e)mediğini düşündüğüm sevgilim olağan erkek davranışı mı sergiliyordu mesela? paylaşımcı olan ben değil miyim, veya kadınlar mı değil genel olarak ki benim lise arkadaşlarım sadece benim lise arkadaşlarım mesela, ya da ENSOlular öyle, ne bileyim, tanıdığım insanlar birbirinden manevi olarak fersah fersah uzak olduğundan mı... ama hepsi de öyle değil ya?

ben kategorize ediyor olabilir miyim sevdiklerimi ve zamanlarımı, dışına taşırmamaya fazla özen göstererek dolduruyor olabilir miyim içlerini (her zamanki titizliğimle? ben de mi brütüs!)

bilmem, bu da böyle bir öğle arası sorgulaması işte...

ara biterken, bitirmek için iyi bir zaman oldu bence.
(15 Haziran 2010, Ortaköy)

ha, başlığı çağrışıyorum diye ikiye ayırıp kendinize küfür ettirmeyin, aman diyeyim.

0 yazmadan duramayan var!:

Related Posts with Thumbnails

bencileyin

Fotoğrafım
iyiyim, kötüyüm, mutluyum, mutsuzum, güzelim, çirkinim - herkes kadar. çok şey bilir, her şeyi hatırlarım; çöp beyinliyimdir. bana alttan bakarsanız bir tanrı görürsünüz (temsili). müzik dinlerim, sadece yalnızsam veya sarhoşsam bağıra bağıra eşlik ederim; yoksa insanları düşünürüm aslında. ve severim. insanları severim; bazı insanları daha fazla, bazılarını çok çok fazla, boyumdan büyük severim. sonracıma, okurum. bir de yazarım; iyi, kötü, mutlu, mutsuz, güzel, çirkin - herkes kadar.

basılı materyalin hastasıyım!

read the printed word!