Bazı insanlar o kadar net koyuyor ki o mesafeyi araya, kaç yaşında olursam olayım biliyorum ki annesi veya bilindik bir-iki kişi olmadığım sürece sözümün herhangi bir hikmeti olmayacağı gibi, her tür “aman bu da ne diyor be” bakışına ve tepkisine maruz kalacağım. Bunu yapan insan benden küçük olduğu zaman, bende şalterin daha bir kıvılcımlar çıkararak atması, işte o biraz önce anlattığım meylimin bir yan etkisi.
Bir çeşit savaş yaşanıyor; teke tek, ikiye bir, diğer cephede ikiye bir. Sonunda yenişilebilen bir savaş değil bu. Ben giderek daha az yarayla atlattığımı düşünüyorum, çünkü öyle saçmasapan gülmelerime takılmasını veya “şimdi çok gereksiz bir şey anlattın” tepkilerini giderek daha az kaale almayı öğrendim ve öğreniyorum. Kendimi karşımdakine göre değiştirmekte; karşımdakini anlattıklarıma değil de, anlattıklarımı karşımdakine ayarlamakta beis görmeseydim zaten konuşurkenki detaycılığımdan şikayet eden eski sevgilimden ayrılmamış olurdum belki de. Şimdi ortada böyle bir gerçek varken, söylenmesi gerektiğini düşündüğüm sözlerimin birkaç suskun bakışa kurban gitmesine izin verecek değilim belli ki.
“Beğenmiyorsan okuma kardeşim” der gibi, “beğenmiyorsan konuşma kardeşim” Sorun yok. Seninle konuşmadıklarımı ben nasılsa içimden çıkarıyorum. Belki başka bir formda. Belki kucağımda bilgisayarla oturma uğruna. Ha, ben istemezdim evimin bu nedenle internet cafeye dönmesini. Ama insan ev arkadaşı seçerken aynı zamanda bir hayat ve bir karakter de seçiyor. Ona az veya çok benzeyeceği bir karakter.
Ev arkadaşları oldukça önemli. Mesela bende iyi bir tane var.
0 yazmadan duramayan var!:
Yorum Gönder