Duygulu duygulu "kapat gözlerini kimse görmesin / yalnız benim için bak yeşil yeşil" söylenen bir fasıldaydım. Geçen yıl yine aynı ben, aynı doğumgünü için -neredeyse- aynı fasıldaydım. Bunun tek iyi yanı, gitmemin -neredeyse- zorunlu olduğu bu fasıl sayesinde midemi rakıdan fazla uzak tutmuyor olmam.
"Seni çok sevdim / ölürcesine" diyordu adamlar. Adamlar çingeneydi. Oldum olası çingene fasılı sevmem. Oldum olası, "madem çingene çıkaracaksınız o zaman neden kişi başı 95 lira alıyosunuz amına koduklarım?!" dediğim fasılları da sevmem. Ama bu şarkıyı severim işte. Benim için, çocukluğumda ne kadar çok İngilizce bildiğine şaşırdığım annemin "close your eyes / anybody don't see" diye saçmalayarak İngilizce'ye çevirdiği bir Emel Sayın şarkısıdır bu. Dinlerken yeşil gözlü birilerinin aklıma geldiği bir şarkı olmamıştır hiçbir zaman ama işte, çocukluk hatırlatır. Fil hafızamı tazeleyen ve blogdan iyiden iyiye koptuğum bu yoğun zamanlarda beni herhangi bir şey yazmaya iten şeylerin tümü için emeğe saygı + rep.
Ve ben çok saçma şeylerden bahsetmek istiyorum; evet 3 duble içtim ve evet yerlerde kurular var, bugün liseden bir arkadaşımın umre fotoğraflarını gördüm. Geçenlerde nişanlanan çiçeği burnunda tesettürlü bir arkadaşım bu. Kendisi beni bir ara şaşırtmıştı. İnsan, orta 3'te bir arkadaşının evinde bira içip erkek arkadaşı Ege'den bahseden, sonra midesi kötü olup da hiçbirimiz nane limon kaynatma tecrübesi olan yaşlarda olmadığımız ve Alka Seltzer henüz icat olmadığı için kaynattığımız acayip şeye razı olan yaşam dolu bir insanın gidip "kapanacağına" ihtimal veremiyor. Veremiyor abi, avukat çıkıp, akabinde nişanlanacağına -yine Armine katalog çekimi gibi kıyafetler giymiş olarak- ve Umre'ye gideceğine, orada "aman da fistan pek yakışmış", "ah o Kabe ne güzeldi" gibi fotoğraf yorumlarının nesnesi ve öznesi olacağına inanamıyor. İnanamıyor abi.
Peki şuna inanabiliyor mu insan: 20 yıllık arkadaşı insanın, hani o eskiden rakıları takır takır deviren, her ay bir sevgili değiştiren arkadaşı uzun kollu elbiselerle gezip de birden içmekten vazgeçtiğinde (basbayağı bıraktığında içmeyi!), Bahçeşehir'de ev tuttuklarında, yakında evleniyor olduklarında ve çalışmaktan hepten vazgeçeyazdığında... İnsan buna inanıyor mu acaba, gerçekten kendi isteğiyle yaptığına her şeyi (belki,) ama gün gelip de eşi diye seçtiği adama "ben kendimi senin için bu kadar değiştirdim" demeyeceğine, inanıyor mu?
Garip geliyor.
En az, "bak yeşil yeşil"den sonra çalan "bebek'te üç beş tur atarım" kadar garip geliyor bu durumlar bana. Bu kadar saçma, bu kadar sığ ama her ikisi de aynı fasılda.
Şimdi kimin rüzgarına püf der bilmiyorum ama, bu fasıl bitmez.
Kalbim Unutmuyor
3 hafta önce
1 yazmadan duramayan var!:
sanirim size evolution dersi vermemisler bella.. red queen effect- adi batsin! u have to run to stand still..
hay amk yaaaaa sinirim bozuluo
hadi canim operim seni cok.. ozledin mi beni? ben seni ozledim oh yeah bring it on bitch
Yorum Gönder