Şimdi beni kapat bi yere, eve, odaya falan; ya da aç bi yere, hakkında hiç yazmadığım, oraya buraya fotoğraflarını koymadığım Tereddüt koyu'na mesela... Beni bırak bilgisayarımla ve ben sayfalarca, scroll-down'larca yazayım.
Kafamda birikenleri saçmasapan zamanlarda döküp saçmamak için büyük çaba gösteriyorum. Her şey daha büyük ve güzel bir şeyin bir parçası gibi, yazarsam ziyan edecekmişim gibi geliyor, hepsini kafamın yerinde olacağı bir zaman iin saklıyorum ama şu gerçekle artık yüzleşmem gerekiyor: O gün hiç gelmeyebilir.
Bundan sonra hayat hep, sabah şanslıysam 6'da kalkarak, havalimanına yetişerek, içinde kendimi daha da çok sorguladığım CIP salonunda portakal-elma suyu içerek, gün boyu başka hiçbir şey düşünmeye imkan vermez şekilde çalışarak veya hiçbir şeyi bitiremeden -yine- oradan oraya koşturarak, yine havalimanına yetişerek ve uçakta, sonunda nefes alabileceğim saatler geldi dediğim uçakta elimdeki dergiyi dahi okuyamadan uyuyakalarak...
........................sadece uyuma isteğiyle, sürekli olarak..............................
geçebilir.
Şimdi ben bunları yazıyorum ya, bu geçen on dakika inanılmaz bir zaman kaybı gibi. Kötü zamanlar bunlar. Kendimi, kendim için bir şeyler yapmayı, yazmayı, okumayı zaman kaybı addetmeye başladığım düşman zamanlar... O yüzden, hiçbir şey yapmıyorsam da acilen kendimden şüphe etmem lazım.
Kalbim Unutmuyor
3 hafta önce
0 yazmadan duramayan var!:
Yorum Gönder