Bugün ntv galeri'de bir fotoğraf gördüm ve dedim ki, bu gerçek olabilirdi, bu fotoğrafı ben çekmiş olabilirdim. Çünkü bunu yapacak insanı tanıyorum.
Lakaplarıyla ünlü Amasra'da bir Kılıfçı Hatçe vardı, ruhu şad olsun. Hatice teyze bizim uzaktan akrabamızdı, her daim kanarya gibi bir sesle konuştuğundan ben ona Cikcik Hatçe lakabını layık görmüştüm. Kılıfçı lakabı uzun süre kulağıma gelmediğinden de sanki bu onaylanmış bir lakapmışçasına Cikcik demeye devam ettim kadıncağızdan bahsederken.
Kılıfçı lakabının nereden geldiğini evlerine ilk gittiğimde anladım. Amasra'nın en güzel yerinde olması dışında, bir tuhafiyeciden çok yün ihtiva eden evdi orası. Ama bu yün doğadaki haliyle bulunmuyordu evde. Kadın, yün ağlarla örmüştü evi dört baştan! Dolabın üstündeki fazla çaydanlığın kapağının üstüne bir kılıf (kılıfın bile tutacak yeri ayrıca örülmüştü!); fırının, tüpün, radyonun üstünde kılıflar, banyoda çamaşır makinesinin üstünde duran yedek tuvalet kağıdı için bile bir kılıf, hatta!
Anlamalıydım aslında. O, bizde ve teyzemlerde görüp yıllarca her evde var sandığım o ucu fırfırlı oklava kılıflarını ilk gördüğümde anlamalıydım bu işin içinde bir iş olduğunu!
Kalbim Unutmuyor
3 hafta önce
1 yazmadan duramayan var!:
resmen uğraş edinmiş =)
Yorum Gönder