... yazı kalır.

bellatrix begins: batman gibi değil, anka kuşu gibi!

Sabah bulantıları

Bazı insanların ağzını burnunu kırasım geliyor yemin ediyorum. Fiziksel olarak acı verme dürtüsü çok fena. Örneğin, yine alabildiğine kalabalık bir 07:00 uçağı için ikinci güvenlikte kuzu kuzu beklerken, bir kadın kapıya, ilerideki saate falan bakar gibi yaparak yengeç gibi yaklaştı yandan yandan... Ne yapacak bakalım, diye bekledim. Geldi, hop, önüme konuşlandı. "Hanımefendi sıraya girer misiniz?" dedim. "Ben zaten buradayım" dedi. "Ha yani siz bu beyefendiyle benim aramdaydınız ve ben sizi 5 dakikadır görmüyor muyum?" diye sordum. "Evet" dedi.

Şimdi... Bir insanın baştan izin alması bir şeydir. Bir insanın yaptığı kurnazlık yüzüne vurulunca "ya uçağım kalkıyor ben önce geçeyim mi?" demesi veya geri adım atıp "pardon fark etmemişim" falan gibi kimsenin inanmayacağı ama nezaket kurallarına uygun bir cümle kurması bir şeydir.

Bir insanın, yaptığı kurnazlık yüzüne vurulunca da hala pişkin pişkin, karşısındakini gerizekalı yerine koyarcasına "ben sizin önünüzdeydim" demesi de başka bir şeydir ve bu başka şey, eğer aldığı beddualarla o gün içinde kafasına yıldırım düşüp zaten ölüvermezse, o kişinin yakın bir zamanda, en tahammül edemediği şey gerizekalı yerine konmak olan biri tarafından evire çevire dövülüp aklının başına getirilmesini sağlayacaktır. Neden olmayacak, "sağlayacaktır" çünkü dünya adına olumlu bir şey olmuş olacak, bir kımıl zararlısından daha -ölü ya da diri- kurtulunmuş olacaktır.

"İyi işmiş valla bu yüzsüzlük" dedim kendi kendime, "ne terbiyesiz insanlar var." Kadın "size cevap bile vermiyorum" buyurdu.

"Veremezsiniz ki zaten."

***

Bir binanın önündeki vale park hizmeti, o binanın önündeki geçişi engellemeyecek şekilde konuşlandırılır. Yani siz arabanızı adabınızla valeye bıraktığınızda o binanın önünden hala araçlar geçebiliyor olurlar. Tabi siz adabınızla bırakabilirseniz.

Vale park bölümünü özellikle, tam olarak kapının önünde durabilmek ve iki adım daha yürümemek adına geçti bir kadın Etiler'de bi yerde. Sonra durdu. Aheste aheste indi arabadan, yanındaki kadın da indi, arkadan çocukları aldılar, yine sakince, valeye el etti (köpeğini çağırma kafası) ve bana baktı. Ben o esnada ahesteliğinden büyülendiğim bu kadını alkışlıyordum sürücü koltuğumdan doğru.

Geldi. "Ne var?" diye dayılandı. "Vale park yeri burası değil hanımefendi, geriye bırakacaksınız ki biz de geçeceğiz" dedim. "Sana mı sorucam nereye bırakacağımı, çocuk var arabada heralda!" dedi. Çocuk dediğim de 5 yaşında dana gibi herif bu arada, çocuk koltuklarına sığmayan cinsten.

"Hıhıı" deyip kapattım camı. Anger Management kafası.

***

Altında arazi aracı olan insanların yoldaki her iki santimlik kasiste benden daha çok yavaşlayışlarına, durayazışlarına bazen çok gülüyorum, bazen çok sinirleniyorum. Ferrari'ye taktırılan LPG etkisi yapıyor bunlar bende; o hazır durmuşken kasiste inip arabadan "ver lan aracı geri, beceremiyorsun" diyesim geliyor. Biliyorum, özellikle kendine güvenmeyen kadın şöförlerin trafikte sıkıştırılmamak kisvesi altında "herkese tepeden bakayım da beni bi bok sansınlar" hissiyatıyla alınıyor bu cipler.

Altında arazi aracı olan insanların, yine altlarındaki araca güvenip olsa gerek, trafiğin içine etme pahasına istediği yerde duruşu, kapının açılışı, otomatik beliren merdivenden inen kokoş teyze de öldürüyor beni. Bu halet-i ruhiye, arabayı çizgilerin içine veya kaldırıma sıfır park etme ihtiyacı hissetmemekle aynı şey midir?

***

Neden terfi ettirilmediğini veya neyi yanlış yaptığını sorduğunda "çünkü çok gülüyorsun sen, bilmiyoruz hocalarla da böyle güler misin" gibi sözde geribildirim verdikten sonra birine, dalga geçer gibi bir ortamda "neden gülmüyorsun?" denebiliyor. Espri soğuk mu soğuk, her zamanki gibi.

Dayanamıyorum lan, dayanamayıp "ne o, şimdi de gülmeni mi istiyorlar?" dedim arkadaşa. Dünya alem duydu. Duysun.

***

Bana yapılmayacak tek hareket, Türkçe veya İngilizce anlayışımın kıt olduğunu ima etme hareketi yapıldı. Bana! Yapıldı!

Ulan iki lafı bir araya getiremeyen, İngilizce konuşurken Türkçe düşünen, bildiğini iddia ettiği hiçbir dilde kurallı cümle kuramayan müdür...
Bittin sen.

***

Bazı tutarsızlıklar beni benden alıyor: Havalimanına gelmek, uçağın iptal olması ve bunun hiç haber verilmemiş olması, üstelik bir önceki ve bir sonraki uçağın pekala uçuyor olması, güvenlikten geri çıkmak, uçağı değiştirmek, ikinci güvenlikten ikinci kez girerken biraz önce çıkmayan botun da, örgü kemerin de çıkması.

Sonra ben güvenlik görevlisine "arkadaşım bir karar verin, başka kapıda 5 dakika önce çıkarmadık bunları. Standarda oturtun" dediğimde "onun işini yapmayışı benlen alakalı bi durum diil" cevabını almam...

İşte o yüzden sen hep havalimanında güvenlik görevlisi olacaksın be kadın. Başka bir gram bir şey değil.

2 yazmadan duramayan var!:

bir daha başlığa ya da ilk cümleye bakıp duruma göre okumayacağım. sinirlerim hopladı yeminnen (yeminle değil bak; yeminnen. o kadar yani!)
sonra soruyorlar ya "sen de neyi beğeniyorsun allah aşkına?" diye. razı gelmek maharet sayılır olmuş canını yediğimin ülkesinde.

 

kedi canını yediğimin ülkesi!

müşkülpesent bi insanımdır ben de, ama bunlara ses çıkarmanın veya sinir olmanın "beğenmemek"le bi alakası yok ki.

 
Related Posts with Thumbnails

bencileyin

Fotoğrafım
iyiyim, kötüyüm, mutluyum, mutsuzum, güzelim, çirkinim - herkes kadar. çok şey bilir, her şeyi hatırlarım; çöp beyinliyimdir. bana alttan bakarsanız bir tanrı görürsünüz (temsili). müzik dinlerim, sadece yalnızsam veya sarhoşsam bağıra bağıra eşlik ederim; yoksa insanları düşünürüm aslında. ve severim. insanları severim; bazı insanları daha fazla, bazılarını çok çok fazla, boyumdan büyük severim. sonracıma, okurum. bir de yazarım; iyi, kötü, mutlu, mutsuz, güzel, çirkin - herkes kadar.

basılı materyalin hastasıyım!

read the printed word!