Aurora diye bir filme gittik bugün, davetiye vardı (http://film.iksv.org/tr/film/169)
Gitmez olaydık.
Bazı filmlerin gerçekten ama gerçekten, başka hiçbir amaç gütmeksizin insanlar hayatlarına şükretsinler, boş zamanlarının kıymetini bilsinler ve bir daha böyle filmlere gelmesinler diye çekildiğini düşünüyorum. Ben bu filmin içinde bir yerlerde, tam nerede bilmiyorum zira 3 saat sürdü film, içim geçip uyuyakaldım. Filmin büyük bölümü boyunca filmden bağımsız şeyler düşündüm. İşi gücü filan düşündüm, yarın ne giysem gibi şeyler. O sırada başrol hala börek yiyordu.
Yukarıya koyduğum fotoğraf var ya, işte ona 3 saat boyunca bakın, aklınıza gelen her şeyi tam bu süreye yayacak şekilde çekin, film oluyor bu. Zira bir sürü başrolden ve konudan alakasız hikaye var filmde, hiçbiri birbirine bağlanmıyor, zaten film de sonunda bir yere bağlanmıyor ve öylece bitip gidiyor eeeyh dedirterek.
Ben Chekhov'a inanırım; bir sahnede silah varsa o er geç patlar, aksiyon filmi böyle olur. Uzun süre patlatmaz, arkaya da iyi bir müzik koyarsan tüm film acabalar içinde geçer, gerilim filmi olur. Patlar da içinden su çıkarsa komikli film olur. Ama illa ki patlar o silah. Edebiyat böyle buyurur.
O yüzden, toplam 5 dakika gördüğümüz bir polisin başka bir polis arkadaşından aldığı tamirci numarasının da, kızın ilkoulda yaptığı elişi çiçeklerin de, içindeki tüm patateslerin doğranışını bizzat izlediğimiz patates musakkanın da bir önemi olması gerekir gözümde. Olmadığını anlarsam rahatlıkla "hayatımın en kötü filmini sonuna kadar izledim" diyebilir, anlamadıkları her filme hayran olan entellerin o entelliğini yiyebilirim.
Duymadığım ve bilmediğim filme gitme hususunda benden bu kadar efendim, herkese iyi festivaller.
Kalbim Unutmuyor
3 hafta önce
1 yazmadan duramayan var!:
hastasıyım slayt niyetine çekilen filmlerin.
Yorum Gönder