Akor basabilmenin virtüözlerce gitar çalmak olarak kabul edilmemesi gibi, iyi bir kulağı olması ve bir şarkıyı (özellikle de daha önceden bilinen bir şarkıyı) hep, aynı daha önce duyduğu şekilde söyleyebilmesi de iyi şarkıcı veya iyi yorumcu yapmaz bir insanı. Olsa olsa iyi bir kareokeci olur o.
Benim kulağımın da iyi olduğunu söylerler küçüklüğümden beri, teyzemle eniştem 40 yıllık koristler olduklarından sözlerine güveniyorum. Gerçekten de, yanlış bir nota duydum mu anlatım bozukluğu görmüş gibi irkilirim. Sesim güzel değil, haliyle bana daha da güzel değil (sesini videodan duyduğunda "benim konuşmama nasıl tahammül ediyorsunuz?"diye şaşıranlardanımdır evet) ama yine de şarkı mırıldanırım tabi. Hep öyle doğru, ama hep öyle aynı mırıldanırım şarkıları.
Geçenlerde Müslüm Gürses dinlerken aklıma geldi bu. Tutamıyorum Zamanı çalıyordu, ben de eşlik ediyordum. Bu şarkıyı Okay çok çalar ve biz de çok söyleriz, hem herkesin bildiği bir ortam şarkısıdır, hem de -kabul edelim- Kenan Doğulu'nun iyi şarkılarından biridir. Bu şarkıyı Okay çok çaldığı için ve biz, yani Okay'ın kuzen ve Sezo eşliğinde Okay'a eşlik eden tayfa, birbirimizi şarkının kaçıncı tekrardan sonra biteceğini tereddütsüz bilecek kadar tanıyan adamlar olduğumuz için, hep aynı şey olur: "Kal, gittiğin yerde mutlu ol" dizesi, ikinci nakaratın ikinci tekrarında çığırırcasına söylenir, "mutlu ol"un üstüne basa basa. Kenan da böyle mi yapıyor emin değilim, ama bizim tarzımız bu oldu ve Müslüm nasıl sakin ve dümdüz mutlu olmamızı isterse istesin, ben bu şarkıya Sezovari eşlik ediyorum ben yalnızken bile.
Eylül Akşamı'nı dünya yakışıklısı Mehmet Günsür'den değil, Bülent Ortaçgil ve Teoman'dan, canlı konser kaydından dinlemeyi severim ve o kadar çok dinlemişimdir ki, Teoman'ın başta yaptığı konuşma bile geçer kafamdan onunla beraber: "Hatta bir önceki İstanbul konsşerinde..."
Geçenlerde Alev Alev'i söylerken arabada kendimi, "kendimi arıyorkenh" diye inlerken buldum Feridun Düzağaç gibi.
Bir de, dün Levent Yüksel'in ilk albümünü aldım, uzun zamandır aklımdaydı. Neredeyse tüm şarkılarını hala dinlediğim nadir albümlerden olması almama yeterdi zaten de, CD'si var mıdır onu bile bilmiyordum. Malum, kaset çocuklarıyız. Hem Levent Yüksel'in o papyonlu halinin bir CD kapağı üzerinde durabileceğinden dahi emin değildim, teknoloji reddedebilirdi bu kılığı.
Her neyse, sonuçta CD'yi aldım, baştan sona dinledim ezbere bildiğim şarkıları. Kadınım'ı dinledikten sonra durup bir de Yüksek Sadakat'in yorumuyla dinledim aynı şarkıyı. Onno Tunç Şarkıları'na özenilerek yapılan başarısız Uzay Heparı re-albümünde dinlenebilir bulduğum tek şarkıdır Yüksek Sadakat - Kadınım. Hatta hakkını daha çok verirler şarkının bana kalırsa, daha iyi bilir gibidir onlar "sevdin mi gerçekten ah, seviştin mi?" sorusunun cevabının "çatır çatır" olduğunu ve bu yüzden olacak, Levent Yüksel gibi sırf üzgün söylemezler şarkıyı. Bir devam filmi olmakla kalmayıp, daha hırslı, daha öfkelidirler.
Sonuç itibariyle efendim, yorum farkı sadece bir televizyon programı değildir.
İyi denebilecek bir kareokecinin tespitlerini dinlediniz.
Esen kalın.
Kalbim Unutmuyor
3 hafta önce
0 yazmadan duramayan var!:
Yorum Gönder