Bu aşağıdaki linkte, dayanabildiğiniz ölçüde okuyacağınız da yazı olarak yazılıyor ve onlarca yorum alıyorsa, yazma eylemimden umudu kesmemem gerektiğini...
Jeux d'Enfants gibi başlayıp Senede bir Gün olarak devam eden ve Serendipity gibi biten My Sassy Girl izleniyor; kızlar "ay ne tatlıııııııııvğ" diyor, erkekler de filmi bir şekilde beğenebiliyorsa, aşktan umudumu kesmemem gerektiğini... (Çünkü bu manyak karı bile birini bulduysa dünyada herkesin şansı var.)
Lakin belki Kore sinemasının romantiksel örneklerinden umudu kesebileceğimi... (Belki? Karar vermek için daha çok örneğe ihtiyacım var. Önerilere açığım.) Bir de uzun olmasa filmler bu kadar...
"Şimdi bu insan bana ihtiyaç duymazsa beni bırakıp gider mi?" kafasının filmde de, gerçekte de olduğunu... İhtiyaç mıdır iki insanı birbirine bağlayan, bilmem, belki biraz da. Bazı ilişkilerde daha büyük ölçüde. İhtiyaç duyulan taraf "razı olan" oluyor bu durumda, HIMYM'da "settler vs reacher" diye tabir edilen yaşam biçiminde. İnsan illa güzelliğiyle, zekasıyla, yaşam tarzıyla veya klas beğenileriyle razı olmaz ki.
Bir an düşündüğüm şeyin, yarım kalan cümleyi tamamlar gibi başkalarının da aklına gelebildiğini ve bunun süper bir şey olduğunu...
... behzat yaralı, kalbi kırık bir adam, öküzlüğüyle başa baş giden en belirgin özelliğinin bu olduğunu söylemek mantıksız olmaz. kalbinin kırıklığını gerek onunla rakı sofrasına oturarak gerekse farklı şekillerde fark edince, hele bir de bu kalp kırıklığının tamiri için savcı hanımdan yardım istemediğinin farkına varınca, savcı hanım bu adamı iyileştirecek gücün kendisinde olduğuna inanıyor ve bunu kendine ve behzat'a ispatlaması gerekiyor. bu adamı aşkımla iyileştirebilirim fakat önce onunla güç savaşına girerek boyun eğdirmeliyim falan gibi şeyler.
Her heyecanın bir karşılığı olması gerekmediğini, bazen hazırlıkların boşa gidebileceğini, insanın bunu bilse de her seferinde üzülecek kadar şuursuz bir varlık olduğunu...
Ve en önemlisi...
Laser tag denen oyunda Barney Stinson'ı cebimden çıkarabileceğimi! 2 kişi olarak 3'e karşı oynamamıza rağmen, sağlam bir farkla kazandık. İ-na-nıl-maz zevkliydi!
12 dakika çok az, oyun çok pahalı, Cevahir kalabalık falan deyip gitmezlik etmemek lazım, o 12 dakikanın sonunda koşturacak hal kalmamış halde yürüyordum ben alanın içinde. Ha bir de, koyu renk giysiler giyip gidin, benden söylemesi.
Ben daha fazla böbürlenmeden gurur tablomuza bırakıyorum sözü. Evet, Iron Man benim tabi ki.
Fasulyeden (daha) faideli bir haftasonu geçirmişim efendim, saygılar.
Kalbim Unutmuyor
3 hafta önce
0 yazmadan duramayan var!:
Yorum Gönder