bu en sevdiğim fotoğraf değil ama onu bulamadım. belki bir gün.
Patti Smith'in Çoluk Çocuk'unu okuyorum, sevdiğim yerlerin, benimle bir olduğunu düşündüğüm yerlerin, benimle bir olsa ne güzel olacak yerlerin filan hep altını çizerek; oradaki aşkın içinde tanıdık, tanımadık ama illa ki ışık dolu bir şey arayarak kayboluyorum kitabın içinde.
Şöyle bir şey geliyor gözümün önüne o kitabı okurken; şöyle bir hayat...
Çok şey istemiyoruz biz hayattan, diye düşündüm dün İzmir'de, Pasaport iskelesinin yanında bir yerde çay içerken. Deniz, çay, martı, yıldız, paf küf; ne ki? Sonra kendi kendime, belki de asıl zor olan budur, dedim. Belki de çok şey istemediğimizi sanarken aslında dünyaları istiyoruzdur. Bir plazanın içinde çalışıp her ay bordrondan doğru miktarların kesilip kesilmediğini kontrol etmektir belki kolay, yapılabilir, alışıldık olan ve belki tersine mücadele vermek zordur, terstir, lükstür. Eğer durum buysa, Oscar Wilde gerçekten büyük adam.
Düşünüyorum da, geçen yıl bu aralar, hatta tam tarih vermek gerekirse
15 Kasım'da Tereddüt koyunda, elektriksiz, susuz, bilgisayarsız bir yerdeydik. Dört gün boyunca aynı koyda
yaşadım. Yukarıda, 15 dakikalık mesafede bıraktığımız arabama bile gitmedim ve çok mutluydum. O kadar mutluydum ki anlatamadım; ikinci kez gittim, sayfalar doldurdum fakat yine yazamadım. Olmadı, yapamadım. Belki bir gün.
Enseyi karartmıyorum, tatilde evde olmak da güzel.
Ah mine'l-aşk.
Patti Smith'in bir
Remington'ı olmasının beni, aslında nedensiz yere, ne kadar mutlu ettiğini anlatmam mümkün değil.
4 yazmadan duramayan var!:
O zaman sana Robert'tan gelsin?
http://www.flickr.com/photos/bturunc/6316475410/in/set-72157628061431834/
Ne kadar güzel!!!
teşekkür ederim: ) gerçi o, görsel sayesinde güzel. daha bugün tamamlamıştım ben de bunu.
her iki şekilde de çok güzel! hayali evime layık :)
Yorum Gönder