SAHNE: Hınca hınç dolu bir poliklinik, beyaz önlüklü doktorlar ve beyaz Ceyo terlikli hemşireler oradan oraya koşturmakta, hastalarda bir telaş, bir sıra kavgası; "ben önce geldim", "yav ben kantine kadar gittiydim", "benim işim çok kısa"lar havalarda uçuşuyor.
Yeni düzenlemelerle 5 dakikada bir hastayla işini bitirmek zorunda olan doktorların, angarya işlerini pasladıkları asistanları sürekli bir hasta ismi bağırıyor mübaşir gibi. Herkes tüm tetkiklerini, MR'larını, röntgen sonuçlarını ve daha neleri varsa hazır etmek zorunda; zaman yok, hiç zaman yok...
"Fatma Aslan!"
Bir kadın giriyor içeri, yaşlıca, başörtüsünü çenesinin altından bağlamış, doktora gelecek diye özenip Polaris terliklerini giymiş... İki dakika geçiyor geçmiyor; mübaşir asistan fırlıyor dışarı elinde tetkik sonuçlarıyla, kızgın:
"Bu hastanın scan'i nerde?!"
Önce çıt çıkmıyor kimseden. E kadın yalnız gelmedi ya oraya canım? Tekrar soruyor asistan:
"Fatma Aslan'ın scan'i nerde?"
Kapının önünde yaşlı bir adam huzursuzca kıpırdanıyor, eliyle kasketini düzeltiyor, önünü ilikleyerek kalkıyor ayağa, hafif ama mağrur bir sesle:
"Burdayım doktor bey."
(Anonimdir, şehir efsanesidir, kişi uydurmadır...)
fotoğraf: buro. ismi ben verdim.
fotoğraf: buro. ismi ben verdim.
0 yazmadan duramayan var!:
Yorum Gönder