... yazı kalır.

bellatrix begins: batman gibi değil, anka kuşu gibi!

Şikayetim var!

Yazacağım dedim, yazdım; buyursunlar.

Mektubumun iletileceği yetkili merciyi bulma çalışmalarım halen devam ediyor; TAV Atatürk Havalimanı internet denen state-of-the-art teknolojiden nasibini almadığı için... Olsun. Ben mektubu yazdım ya, aslında bu bile bana yeter.

Sayın yetkili,

Bu şikayet mektubunu size, seyahatlerimde oldukça sık kullandığım İstanbul Atatürk Havalimanı’nda, güvenlik görevlileri ile yaşadığım ve gözlemlediğim birtakım olaylar sebebiyle yazıyorum.

Bu mektup, özellikle havalimanına varışımdan kırk dakika sonra kalkacak olan bir uçağa binemeyişimin hikayesi ve nasıl yetişemediğimin özetidir.

İçinde bulunduğum uçaklar çoğunlukla yoğun yer trafiği sebebiyle zamanında inemiyor, kalkamıyor. Hatta, kemer ışıkları yandığı için müzik dinlememize dahi izin vermez halde Yalova üzerinde yarım saat tur attığımız çok seyahatim oldu. Bunları yolculara yaşatan plansızlıktan ötürü de elbette havalimanını sorumlu tutuyorum; ama şimdiye kadar yaşadığım hiçbir şey bana bu mektubu yazdıracak ciddiyette olmamıştı.

Haftada en az bir kez iş sebebiyle yurtiçi seyahatlerde bulunan biriyim ve son düzenleme ile en az 45 dakika önce havaalanına varmış olmam gerektiğinin farkındayım. Ben bir uçağı kaçırdıysam, bunun birçok nedeni olabilir: Sabah en yoğun olan saatte gelmiş olabilirim; o gün özellikle yoğun bir gün olabilir; online check-in yapmış olmama rağmen kioskların hiçbirinin çalışmaması benim şanssızlığım olabilir; her iki güvenlik kontrolünün yanı sıra biniş kartımı almak için de sıraya girmiş olabilirim ve bu liste daha uzayabilir.

Ancak, geç kalmayı alışkanlık haline getirmemiş bir yolcu olarak, adımın anons edildiğini duyduğum ve bunu güvenlik görevlilerine ilettiğim halde beni önce duymazdan gelip, sonra da “Bizim yapabileceğimiz bir şey yok, sıradakilerden izin isteyin” cevabını almam en basit tabirle umursamazlıktır. Bu tip durumlar için halihazırda sırada bekleyen ve sırasını kaptırmamaya çalışan sinirli yolculardan izin almak yerine, görevlilerin inisiyatif almaları ve yolcuyu, eğer tüm evrakları tam ise güvenlikten geçirmeleri gerekir diye düşünüyorum.

Kaldı ki, bu bahsettiğim yolculukta ben iyi niyetimle sıraya girdim. İkinci güvenlik kontrolünde, bileğimi biraz geçen botumu çıkarmamı rica eden güvenlik görevlisine adımın anons edildiğini tekrarladım, işe yaramadı. İşine bağlılığı sebebiyle kimseye kızacak değilim. Ben galoşlarımı giyerken, benden sonraki muhafazakar giyimli bayan yolcuya aynı güvenlik görevlisi, ayağında bot olup olmadığını sordu. Hanımefendi, pardesüsünün eteğini biraz kaldırıp çizmelerini gösterdi. “Çıkarabilir misiniz rica etsem?” dedi görevli. Hanımefendi “müsait değilim” dedi; ve güvenlik görevlisi peki, diyerek geçmesine izin verdi.

Check-in yapmış ve bagaj vermeyecek bir yolcuyu kırk dakikada uçağına yetiştiremeyen işine bağlılığın, birkaç parça kumaş karşısında da aynı şekilde devam etmesini dilerdim. İşinize saygı duymaya devam etmeniz, ve biz yolcuların sizin işinize saygı duymaya devam etmemiz için olması gereken budur.

Bu mektubun bir kopyası e-mail ile/kurye ile tarafınıza iletilmektedir. Gerekli mercilere iletilmesi için gereğinin yapılmasını rica ederim.
Saygılarımla,

bellatrix

7 yazmadan duramayan var!:

dostum ayakkabıları çıkaracağına kapansaydın? Ya da müsait değilim, ayakkabıları çıkarırsam tecavüz edersiniz diye korkuyorum deseydin. Muhafazakar görün kazan!

 

Abi işte böyle şeyler benim hep olup bittikten sonra aklıma geliyor be, ah be!

Baştan kapanacaktık, ordan kaybetmişiz.

 

kadınceğizin ayakları kokuyordur belki. çok fesatsınız. yoksa nasıl müsait olmayabilir ki!
bu arada benim bildiğim geç kalan yolcuları güvenlik çağırır ve geçirir. çok oldu bütün adana uçağı yolcularının önümden geçmesini beklediğim. ("önümden geçmesi" de... töbeee...)

 

Onurlu, ayakkabıları çıkarmak dekote sayılır mı, sen bunu bi araştır bak şimdi gündemdeyken bu komisyon işi... Hadi koçum.

Jane Jones, valla bana hiç olmadı. Ben hep yalvarmak ve pis bakışlara maruz kalmak zorunda kaldım. Kendim de sinirleniyorum, o yüzden insanlar da haklı tabi de... Bu iş ayrı.

Bu arada şikayet ettim ben; TAV'dan bana "prosedür böyle, din deyince akan sular durur"vari bir yanıt geldi. Mükemmel. Prosedürü yollamışlar, gerçekten de öyle. Artık ne diyeyim ya protesto da bir yere kadar.

 

bundan sonra dinimiz amin o zaman.
namüsait durumlar yaratacağız.
misal ben gidip atatürk havaalanında "ben pastafaryanım. bizim dinimizde ayakkabı cıkarmak caiz değildir." desem, prosedürden bahsetsem...
ya da islamda eziyet yoktur diyip bilmemkaç bağcıklı botlarımı göstersem.

 

Bağcıklı bot, evet!

Yemin ediyorum çizme giymiyorum o eziyet yüzünden; hep bileksiz ayakkabılarla gidiyorum şehir dışına.

 

arkadaşımı almaya havaalanına giderken götümden düşmesi pahasına kemersiz pantalon ve götümün donması uğruna bileksiz ayakkabı giydiğimi, hava yağmurlu olsa da izmir'de bir yolunu bulurum diyerek spor ayakkabılarımı giyiyorum valla.
ıslak ayakkabıları kuruturken de iyi sövüyorum.
ah alıyorlar, yatacak yerleri yok.

 
Related Posts with Thumbnails

bencileyin

Fotoğrafım
iyiyim, kötüyüm, mutluyum, mutsuzum, güzelim, çirkinim - herkes kadar. çok şey bilir, her şeyi hatırlarım; çöp beyinliyimdir. bana alttan bakarsanız bir tanrı görürsünüz (temsili). müzik dinlerim, sadece yalnızsam veya sarhoşsam bağıra bağıra eşlik ederim; yoksa insanları düşünürüm aslında. ve severim. insanları severim; bazı insanları daha fazla, bazılarını çok çok fazla, boyumdan büyük severim. sonracıma, okurum. bir de yazarım; iyi, kötü, mutlu, mutsuz, güzel, çirkin - herkes kadar.

basılı materyalin hastasıyım!

read the printed word!