... yazı kalır.

bellatrix begins: batman gibi değil, anka kuşu gibi!

Yediğim içtiğim benim olsun...

Bu haftasonunun şarkısı: Candan Erçetin - Bahar olsun.
Süper bir haftasonu geçirdim. Dostlarımı gördüm, biraz onu bunu çekiştirdim, kulübü kurtardım (bu konuya bilahare değineceğim deyip geçiştiriyorum yine), dedikodu yaptım, biraz heyecanlandım, ertesi gün karnımı ağrıtacak kadar güldüm, şarkı söyledim avaz avaz, sarhoş oldum, mükemmel bir havada güzel bir kahvaltı ettim dostlarımla... Bunların hepsi bir gecede ve sabahında oldu :)
Cumayı geçiyorum, fena olmayan bir mekanda fena olmayan bir partiydi, bende "neyse evden çıktık da azıcık hava aldık"tan gayrı bir hissiyat uyandırmadı. Sadece bu mekanlarda karşı karşıya gelebildiğim birkaç insan görmüş oldum işte. Zaten maksat bu sanırım (eğer sadece bu mekanlardan kaldırabileceğiniz adamlara yazış modunda değilseniz tabi).
Oradan Sezo'nun anlamlandıramadığım gazıyla Levent'e, ordan hisarüstüne gidiş, gece çorbası ve Murat Can'ın cüzdanını -tabi ki- unutması üzerine atılan tirad, uyku... Bu arada ENSO'dan evimi ilk görenler Sezo ve Özge oldu :) Cumartesi sabahı BÜMED sabahı, oy kullanmaya gitme ancak Boğaziçi Forever grubunun iddialılığı karşısında diğer gruplar tırstığı için belli olan sonuç.
Bünyeye alkol girdiğinin sabahında portakal suyu içerek kendime gelirim ben; o yüzden portakal suyum bir elimde, kemirdiğim simit öbür elimde yokuştan indim, güney yokuşundan nicedir inmemişim, bahar gelmiş, deniz ışıl ışıl, etrafta tertemiz bir koku: Güneşte ısınmış çimen kokusu! Uzun zamandır olmadığım kadar mutluydum seke seke aşağı inerken, şu görüntüyü gördükten sonra o günün kötü geçmesi sözkonusu olabilir mi ki?

Fotoğraf bana ait değil, Bluetooth'un azizliğine uğradım zira. Ama benim çektiğimin yerine en geçebilecek buydu (arkaplanda okulumun şahane binaları olmadan tabi)


Cumartesi günü için önemli olan ve anlatılmaya değer bir şey var; Hakan Zihnioğlu ile tanıştım. Kaç defa yazışmış veya konuşmuştuk ENSO'dayken fakat tanışma fırsatı bulamamıştım kurucu başkan Hakan abiyle, çok canayakın ve kafalı bir adam. Bana, beni maillerimden takip ettiğini söyledi, tutuyormuşum, alıp götürüyormuşum, bravoymuş. Demek ki asabiyet seviyem kendi istediğimin dışına çıkmıyor gerçekten de ve benim ne demek istediğimi anlayan, benimle empati kurabilen insanları rahatsız etmeyen yazılar yazıyorum. Kızan varsa buzdolabına girsin artık, napalım.

Hakan abi bana bir dahaki seçimlerde seni aramızda görmek isteriz, dedi. Böyle şeyler ağızda sakızdır, naber-nasılsın-iyilik-nolsun gibi söyleniverir ya, üzerinde durmadım. Çıkarken Hakan abinin yanına gittim tekrar, hayırlı olsunlarımı sundum. Bana "unutma bak, bir dahaki seçimlerde aynı ekipteyiz" dedi. Ben de "inşallah" dedim.

Düşündüğüm bir şey değil BÜMED Yönetim Kurulu, bu sefer seçen ben değilim. Hatta BUmanzara'yı başıboş bırakmamamın bile çok farklı sebepleri var. Ama istenirsek, neden olmasın?

Rektör olamam okula ama bir şeyleri yine de değiştirebilirim belki...

Aynı günün akşamı Bakar'a gittim, ne kadar uzun zaman olmuş! Girdim, maç 66. dakikasında, bizimkiler de konsantrasyonlarının zirvesindeydi. Oturdum, bi duble koydum kendime, bi tavuk söyledim, sonra ortamda tek kız olduğumu fark ettim. Bundan hiç rahatsızlık duymadım. Zaten bizimkiler de ne alakası var, erkek erkeğe oturuyoruz dedi.

Rolü üzerine yapışan oyuncu gibi hissediyorum bazen ama sevmediğim bir rol değil işin kötüsü. Bununla çok da savaşamıyorum. En azından bizim danalarlayken, savaşmama gerek de yok.

Sonra Sezo'lar, ufak bir kalp hoplaması giderken ("neden bilmiyorum ama pek hevesli" dedi ya Sezo), Okay'ın gitarı, şarkılar, alkol, bir sürü kahkaha - ne güldük, Allahım! Çok özlemişim onları, çok.

Uyuyakaldım her zamanki gibi :) Ertesi gün kalktık, kahvaltıya gittik. Bir posta daha, daha çok önceki akşam ne kadar güldüğümüze gülme. Sonra ayrılış, evimizin her şeyi İKEA, kuzenle perde bakma falan filan, akşamı ettik.

Bir yere yetişmeye çalışmadan, sakin sakin yaşamayı özlemişim ama aynı güne bir sürü şey sığdırarak illa ki. En kötü haftasonumuz böyle olsun inşallah yareppim amin.

3 yazmadan duramayan var!:

Valla pek güzelmiş, ağzımın suyu hafiften aktı okurken. Ben günlerdir ders çalışıyorum da :)

Bir de gerçekten çok güzel Candan'ın şarkısı!

 

Oyy kolay gelsin; ama bildiğim kadarıyla bir hafta daha sıkılıyorsun sonra rahatsın :) Zaten hava da bozdu, şu an kaçırdığın bir şey yok yani (ben bu ağaçların çiçekleri dökülecek diye çok korkuyorum!)

 

Ben de, Harbiye'de TRT radyosunun önünde bembeyaz çiçek açmış bir ağaç var, gidip gelirken kontrol ediyorum bir şey olmuş mu diye çiçeklerine :)

 
Related Posts with Thumbnails

bencileyin

Fotoğrafım
iyiyim, kötüyüm, mutluyum, mutsuzum, güzelim, çirkinim - herkes kadar. çok şey bilir, her şeyi hatırlarım; çöp beyinliyimdir. bana alttan bakarsanız bir tanrı görürsünüz (temsili). müzik dinlerim, sadece yalnızsam veya sarhoşsam bağıra bağıra eşlik ederim; yoksa insanları düşünürüm aslında. ve severim. insanları severim; bazı insanları daha fazla, bazılarını çok çok fazla, boyumdan büyük severim. sonracıma, okurum. bir de yazarım; iyi, kötü, mutlu, mutsuz, güzel, çirkin - herkes kadar.

basılı materyalin hastasıyım!

read the printed word!