
Benim merak ettiğim, bir insan ki okuduğu bölüm insan davranışları, gel-gitleriyle bu kadar ilgili olan ve onları açıklamaya çalışan bir bölüm olan bir insan nasıl olur da etrafındakilerin, hatta en yakınındakilerin dahi hayata dair naçizane tespitlerini, iyi günlerini - kötü günlerini, beğendiklerini, eleştirdiklerini merak etmez?
Birini daha iyi tanıma fırsatını elinden kaçırmak derim ben buna. Şimdi birisi çıkıp "ama arkadaşın konuşmayı tercih ediyor olabilir" diyecek, biliyorum. Tabi ki birini tanımak için konuşmayı tercih edecek, iletişimin yüzde yetmişini beden dilimiz ve ses tonumuzla vurgumuz oluşturuyor! Gelin görün ki, ben burada yazdığım en ufak detayı kırk yılda bire inen görüşme sıklığımızda aktaramam, aktarmaya çalışsam "edebiyat parçalıyor" olurum. Düşünsenize bir, bir kahve içelim diye bir araya gelmişiz, ben işte efendim profesyonel müzik dinleyicisi şöyle olur, fotoğrafçılık bence böyledir -daha bunu yazmadım, evet- diye atıp tutmaya başlıyorum... Afedersiniz ama bunu ben bile yapmam, kırk yılda bir buluşmuşsak oturup dedikodu yaparım, burda anlatamayacağım bir şeyler anlatırım yani :)
Ehm, konuyu dağıttım. Sonuç itibariyle, burada yazdığımı yazdığım gibi anlatmamın mümkün olması için, birileriyle fazlaca görüşmem ve o birilerinin tespit kafasını anlaması, beni dinlemesi, benim anlattığımın üstüne bir şey koyması, zenginleştirmesi gerekir. Gene Şahin5'e bağladık mı, bence bağladık, ama ufak bir nokta var: Ağzımdan çıkan laf genelde ufak bir sessizlikle karşılanıyor hala, benim kelamım herkesinki gibi değil her an. Sanırım ben daha olmadım. Kısfmet.
(24 Mart 2010, Ankara)
1 yazmadan duramayan var!:
oldun sen oldun..
Yorum Gönder